Hep “ah bir param olsa” noktasına takılırız ya kimi zaman.

Takıntılarımız hayallerimizle ilgilidir.

Hayallerimiz de bizim ukdelerimiz olur.

Tutulur kalırız benliğimizde.

 

Ah bir param olsa!

Benim de var hayallerim.

Bu Hayaller de yıllara ve kişilere göre değişir ya…

En son hayalim ise yaşımızı kemale ermesiyle bağlantılı herhalde.

Ne mi hayal ediyorum?

Huzur köyü.

 

Ah bir param olsa, şehir merkezine uzak olmayan ve doğalgazlı bir dere kenarında binlerce dönüm arsa alırım.

Bu arsanın üzerinde de huzur köyü kurarım.

Huzur köyü dediğim de şöyle bir köy.

İkili üçlü 1+1 salaş evler yaptırırım 100 tane. Önü bahçeli verandalı bu evler birbirlerine ne yakın ne de uzak olacak hem de.

Ara ve ana yolları çevre düzenlemesi tamamlayacak ki bütünün parçaları tamamlansın.

Atelyeler kurarım, marangozluk, tornacılık, kaynakçılık gibi mesleklere ilgi duyanlar el becerilerine yönlensin.

Müzik, resim başta olmak üzere sanat dallarını teşvik eden mekanlar oluştururum.

Değirmen  ve  köy fırınları yaptırırım.

Kuzinelerle donatırım bu huzur köyünü.

Plastik hiçbir malzemenin bulunmadığı oturma grupları ve ziyaretçi  çocuklarının eğlenebilecekleri sembolik çocuk bahçeleri ile süslerim huzur köyünün gülen yüzünü.

İçi oyulmuş tomruklardan akan sularla şelaleler kurar, akan  suyu da  huzur köyünün her noktasında dolaştırırım değişik biçimde.

Organik tarıma dayalı mekanlar oluştururum.

Aydınlatmayı günün teknolojisiyle bütünleştirerek dağıtırım huzur köyüne.

Binbir çeşit kuzu çanları asarım ağaçlara her rüzgar çıktığında senfoni sunsunlar diye.

Çay, çorba, mangal keyiflerini tatlandıracak sunumları öne çıkarttırırım bilenlere.

Ördekler, kazlar, sülünler, tavşanlar, tavuklar dolaştırırım patikalarında, sulu ortamlarında ve bahçelerinde.

Bir duvar yaparım ki herkes istediğini yazıp çizsin üzerinde.

Doğum günlerini unutmam kimsenin ve havai fişek gösterileri hazırlarım her birine.

Anıları paylaşma ve şiir geceleri düzenlerim.

Türküsüz şarkısız olur mu? Gecelerin demini fasıl gecelerinde çıkarttırırım aramızda keşfedilmeyenleri bularak.

Çevresel güvenlik önlemlerini de sağladığım huzur köyüne mutlaka bir poliklinik kurarım ki, ambulansı da önünde.

Böyle bir köy ile ilgili sizin de vardır hayalleriniz.

Ekleyin peş peşe?

Ne çıktı maliyeti?

Komik bir rakam değil mi?

25-30 kişi 100-150 şer binlere verse, kurulur mu bu köy?

Biliyorum ki siz de “olabilir” dediniz.

 

2-3 milyon TL ye gerçekleşebilecek bir hayalden söz ediyorum.

Hadi siz deyin ki 5 milyon TL.

Çok mu böyle bir hayali gerçekleştirebilmek için.

Hayır.

 

Bir de olayı ticari pencereden değerlendirelim mi?

Böyle bir köyün aylık giderini hesaplayın.

Bakım ve onarımlarını da üstüne koyun.

100 kişilik bu köye kişi başına 2 bin lira aylık gider tahsil edin.

İstihdam da sağlayacak bu köyün zarar etmeyeceğini rahatlıkla söyleyebilmek mümkün mü?

Neden olmasın?

Ticareti tam bilenler için farklı bir yatırım sektörü de neden olmasın ki?

 

Hemen burada tatlı ve taze bir önerimi paylaşmak isterim.

Bir kentte neden 15-20 zengin bir araya gelip de böyle bir köy kurmaz?

Hem kendileri, hem aileleri, hem yakınları ve hem de dostlarının yararlanabileceği huzur köyün  (siz başka bir isim koyabilirsiniz) maliyeti bu durumda olanlar için araba parası bile değil.

Çerez çerez!

 

Hayaller insanlara nefes aldırıyor.

Mutlu da ediyor.

Hep de “ah bir param olsa” dedirtiyor.

Bizim paramız yok da, parası olanlar neden böyle projelere imza atmaz ki.

Hele bankada parasının turşusunu kuranlara ne demeli?

 

Bolu’daki maksut Beykoz’un hayali de, “Deli Köyü” kurmak.

Hep anlatır durur; parası olsa Bolu’daki tüm delileri bir köyde toplayıp onların barınma başta olmak üzere tüm gereksinimlerini karşılamak.

Anlatırken gözleri dolar.

Duygulanır.

Yutkunamaz.

Maksut’un o duygusallığı hep etkiler beni.

“Ah bir param olsa” düşüncemi “Ah bir Maksut’un parası olsa” diye değiştirdiğim de çok olur.

 

Evet ah bir param olsa, ben böyle bir köy kuracağım.

Ama yok.

Olsa biliyorsunuz.

Yaparım