Rüya mı ne?
Biri konuşuyor ki billur gibi ve tane tane:
Neler de söylüyor öyle?
Bam tellerine basıp basıp titretiyor he valla he billa.
Nokta vuruşlar süper!
Eksiği var fazlası yok.
Çekiyor insanı içine doğru.
Git gidebildiğin kadar özgürce,
Umut/umutlar mı oynamaya başladı?
Yoksa bu gerçekten bir rüya mı?
Aç gözlerini ve izle.
Aaaa rüya değil, gerçekmiş.
Dinleyelim bakalım hep birlikte:
-Bizler bu yürüyüş ile; cumhuriyet devrimimiz ve lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimci, dönüştürücü karakterini esas alan büyük bir meydan okumayı hedefliyoruz. En büyük dönüşümler en büyük kırılmaların yaşandığı dönemlerde gerçekleşir.
-Partimizin yönetimi, yenilginin nedenlerini ciddiyetle araştırıp yeni bir yol haritası çizmedi. Alınan sonuca farklı bahaneler üretti ve yenilginin siyasi sorumluluğunu üstlenmedi. Parti içi iktidarı korumaya odaklandı. Güven duygusunu yitiren seçmenimiz partimizi, hatta siyaset kurumunu terk edecek kadar yoğun bir duygusal kopuşa sürüklendi.
-Partimizin 39 milletvekilini başka partilere vermesi parti tarihinde unutulmayacak hasarlar bırakmıştır. Bu süreç parti içi denetime kapalı olarak yürütülmüştür. Seçilmiş kurullar dahi bilgilendirilmemiştir.
-İş cinayetlerini artıran üretim baskısından, grev yasaklarından sendikal baskıya emekçi sınıfının yanından ödünsüz pozisyon alıyoruz. Kutuplaştıran siyaset anlayışını reddediyoruz. Etnik ve mezhepsel kutuplaşmayı kabul etmiyoruz.
-Sağ ve sol kavramının 18’inci yüzyıla ait olduğunu ve 21’inci yüzyılın sorunlarını çözemeyeceğini iddia eden yaklaşımı kesin bir dille reddediyoruz. 21’inci yüzyılda emekçilerin, güvencesizlerin, yoksulların, dezavantajlı grupların artan ve ağırlaşan sorunlarına sol / sosyal demokrat kimlikte bir partinin cesur ve kararlı politikalarının çare üretebileceğini ve umut olabileceğini biliyoruz.
-Akbelen’denCerattepe’ye, Yırca’dan Kaz Dağları’na sağlıklı yaşam hakkını savunan hem yerel hem örgütlü çevre mücadeleleriyle dayanışmak, desteklemek, büyütmek ve bu hareketlerin siyasetimize yapacağı katkının önünü açmak hedefimizdir. Bir yandan sürdürülebilir bir ekonomik ve ekolojik düzen, bir yandan da vatandaşlarımızın ve gelecek nesillerin sağlıklı çevrede yaşama hakkı savunulmalıdır.
-Gençler, devlet okullarında nitelikli ve bilimsel bir eğitim alamamaktadır. Gençler, yoksulluk ve tarikat ve cemaatlerin baskısı altında barınma kriziyle mücadele etmektedir. Laiklik ilkesi terk edilmiş; tarikat ve cemaatler gençlerin yaşam tarzına, eğitimine, kimliğine, düşünce özgürlüğüne, eğlencesine, aile ve sosyal yaşamlarına kadar birçok alanda kabul edilemez ve dayanılmaz bir müdahale aktörü haline getirilmiştir.
-Parti içi kurumların, karar ve yönetim organlarının işlevsiz kılınması, siyasal yetki ve sorumluluğu olmayan danışmanlık kurumunun partinin kurumsal yapısının yerine geçmesi, partimizi bir bütün olarak etkisiz ve işlevsiz hale getirerek zayıflatmıştır.
-Karar alma ve aday belirleme süreçleri neredeyse tamamen merkezileşmiş, üye ve örgüt yapısının sağlıksız olduğu iddia edilerek önseçim terk edilmiştir. Parti kararları çok büyük ölçüde atanmış danışmanların yönlendirmesi ile belirlenmektedir.
-Kapsamlı bir üye reformu gerçekleştirilecek, üyelerin genel başkan seçimi dahil olmak üzere tüm süreçlere katılımı sağlanacaktır. Milletvekili, belediye başkanı ve meclis üyeleri adaylarının belirlenmesinde önseçim yöntemi esas alınacak, yeniden aday gösterilecek yerel yöneticiler için ise halkın mutlak memnuniyetini ölçen objektif kriterler gözetilecektir. Genel merkez yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları ve meclis üyeleri için 3 dönem sınırı getirilecektir.
-Parti politikalarının belirlenmesinde danışmanlar değil, Parti Meclisi mutlak söz sahibi kılınacaktır. Parti örgütü bir yük olarak görülmeyecek, genel merkezle il ilçe örgütleri arasındaki bağ güçlendirilecek, il başkanları siyasal süreçlerin aktörü haline getirilecektir. Parti Okulu yenilenecek, bir Parti Akademisi kurulacaktır.
Daha daha var.
Daha daha heyecan ve tutku.
Dirilişin ayak sesleri geliyor ekrandan.
Derken… Konuşana baktığımızda şaşırmamak mümkün mü? Çünkü, önceki sözlerini biliyoruz. O işin tam ortasında iken farklı, şimdi “Ben genel başkan adayıyım” derken ise çok farklı.
Hangisine inanalım?
Keşke…
Evet keşke bu sözleri dile getiren yeni bir isim ve kadro olsaydı da daha çok inanma duygumuzu yaşayabilseydik.
**
Ancak dün dün ise ve bugün de bugün ise kredi vermek gerekmez mi?
Yaşadığı deneyimler belki yararlı olup, şimdi güneşi görebilme şansı bulabilmiştir.
Hele bir duralım ve bekleyelim.
Ancak kafam neye takıldı biliyor musunuz, “siyasette üç dönem” cümlesine.
Şimdi ekrandan bu sözü tekrarlayan kişi, kaç dönemdir siyasetin içinde?
24, 25, 26, 27, 28. Dönem milletvekili.
Şimdi “adaylığını ilan eden Özgür Özel, Genel Başkan seçildiği takdirdeönümüzdeki ilk milletvekili seçimlerinde ‘benim ve benim gibi milletvekilliğini tapularına geçirmiş olandan partimizde çok var. Artıkyeter!”der mi?
Ne garip soru değil mi?
**
Söz/sözler vermek ne kadar kolay!