Çok eskiler bilir fotoromanları.

Dergilerde, gazetelerde yayımlanırdı fotoromanlar.

Daha sonra kitaba dönüştü her biri.

Fotoroman kahramanları yaratılırdı bol bol.

Elbette çizgi romanın devamıydı tüm bunlar.

Bilmiyorum kitaplığımda var mıdır ki bu fotoromanlardan.

Br ara bakmalı.

Var ise de yeniden okumalı.

 

**

O fotoromanlara döndü ülkemiz.

Malzeme de çok bol.

Çünkü teknoloji ilerledi.

Şimdi analog  sistem de çoktan tekaüt oldu.

Moda digital.

Kalemde, anahtarlıkta, gözlükte digital.

James Bond filmlerindeki hayaller bile çoktan teknoloji dışı kaldığına göre; varın siz bugünkü koşullarda çevrilen/çevrilmek istenen fotoromanları.

Sınır tanımayan bu teknoloji ile herkes röntgenleniyor.

Dinleniyor.

Digital verilerde yerini alıyor.

Başbakan olsan ne yazar olmasan ne yazar!

Genelkurmay Başkanı bile cezanın evinde değil mi?

 

**

Bu digital teknoloji tek taraflı silah değil elbette.

Karşılıklı restleşmenin temelinde “benim digital verilerim senin digital verilerini döver” yarışı  var.

Kim kimin digital verisini nasıl döver bilemiyoruz.

Ama şu bir gerçek ki, toplumu paranoyağa çeviren bu teknoloji ile yakında yatak odasına bile “dinlenmemek adına” sinyal karıştırıcı bağlamak gerekebilir.

Sınır kalmadı ki özeli olsun.

 

**

Türkiye’de çevrilen fotoromanların derinliğini keşfetmek çok zorlaştı.

Kimisi tarikat hesaplaşması diyor.

Kimisi ise yabancı istihbarat kaynaklarının numarasına dikkat çekiyor.

Kimisi de siyasi olduğunu öne sürerken, siyasetçiler de sanıyorum ki en çok “Yusuf  Yusuf” türküsünü ezberliyor.

Ne çabuk unuttuk!

Daha yakında.

Hani şu milletvekili genel seçimleri öncesinde MHP’lilerin boy boy seks videoları yayımlanmadı mı?

Kim çekti bu görünteleri?

Kim veri bankasında  sakladı?

Kim zamanlama açısından doğru değerlendirerek servise koydu?

Ve  gazetecilerin notlarını bir araya getirerek terör örgütü yaratan anlayış bu kirli oyunu niye çözmedi ya da çözmek istemedi.

CHP’nin önceki Genel Başkanı Deniz Baykal’a yapılanlar unutulur mu?

Kimdedir bu veri bankasının yetkisi?

Kim çek demiştir?

Kimler çekmiştir?

Kimler kullanmaktadır bu veri bankasını?

 

**

 

Her yanımız fotoroman.

Çevrilen fotoromanın kaynağını kim sağlıyor.?

 Sahibi kim?

Yönetmenin sayısı kaçtır?

Ekipte kimler var?

Hedeftekiler ise niye hedef?

Kim kime hizmet ediyor?

Veya tüm bu bireyleri kim kullanıyor?

Ve fotoromanın hangi sahnesindeyiz?

 

**

 

Her yanımız mikrofon ve kamera ile çevrelenmiş iken, temiz bir oksijen  alabileceğimiz neresi var?

Adres?

Cumhuriyet?

Devrimler?

Mustafa Kemal?

Ulus?

Misak-ı Milli?

 

**

 

Bu romanın birincisi “kuşatma” mı yoksa?

Devamını tahmin etmek güç değil.

Cumhuriyeti yıkma.

Mustafa Kemal’i halkın yüreğinden silmek ve ardından da Gençliğe Hitabe'yi kaldırarak, ulus bilincini sona erdirip toplumu ümmet yapma.

Sonuç: İkinci Osmanlı Padişahlığı.

Bir tarafta saltanat, diğer yanda kullar.

Bu gidiş o gidiş.

Veri bankasında biriktirilenler de işte o karanlık amaca ulaşmak için yol üzerindekileri temizlemeye dönük şantaj ve tehdit amaçlı kullanılacak araçlar.

Perde perde çıkarılıyor veri bankasından.

Servis yapılıyor fotoromancılara.

Biz de izliyoruz.

Kimimiz çok keyf alıyor.

Kimimiz de gerilen dengesini kontrol etmeye çaba gösteriyor.

Bir de ne etli ne de sütlü ile işi olmayan çoğunluktaki milyonların uykusu var.

Görünen o ki uyanmaya niyetleri yok.

Oysa fotoromanda ki sahneler ise finale doğru hızla koşuyor.