Zamanımızda ve tüm mitolojilerde devleşmek; Güçlenmek, ekonomik üstünlük kurmak, güç kazanmak anlamında ele alınmıştır. Her ülke, herkes, her kuruluş, her devlet devleşmek ve böylece diğerleri üstünde üstünlük kurmak ister. Böyle bir isteğin adaletli olup olmaması da hiç umurlarında olmaz. Bunun için tüm ahlak, medeniyet, DİN  kurallarını çiğnemeyi de göze alabilir. Böyle bir psikolojinin altında çeşitli nedenler olabilir. Yada megalomani paranoya hezeyanları ile devleşmek isterler.
Devleşirken de dikkatli olmak ister. Birbirleriyle karşılaşan devle çocuk arasında geçen olay bize bunun iki yönlü olabileceğini anlatır. Dev, gücünü göstermek için yerden aldığı taşı sıkar parçalar. Çocuk da yanındaki beyaz peyniri sıkar, suyunu çıkarır. DEVin canını sıkar..
DEVeleşmek ise başlıbaşına bir olaydır. Deve çölde su içmeden, susuz iki ay yaşayabilen nadir canlılardan biridir. Son derece dayanıklı, sıcak kumlarda rahatlıkla yük taşıyabilen, güçlü, cefakar bir hayvandır.
Kızarsa saldırır. Bir insanı rahatlıkla ezer, ısırır, öldürebilir. Sürüler halinde yaşar, İnsanlarla kervanlarda yük taşır ama kervanın önündeki bir eşeğin arkasında gittiği söylenir!
DEVe kuşu, Afrika’ya özgü, kanatları körelmiş uçamayan bir türdür. O da iri ve dayanıklı, çok hızlı koşabilen türdür. Sıcak ortamlarda yaşar, kafasını kuma gömmesiyle ünlenmiştir. Biz insanlar arasında da konuşurken, ona atfen; devekuşu gibi kafamızı kuma gömme sözü kullanılır. Sürüler halinde yaşar,  yumurtası ile eti tüketilir. Deve gibi kızdırmaya gelmez, saldırganlaşır. Körelmiş kanatları, gagası ve ayakları ile bir insanı rahatlıkla öldürebilir.
Yukarıda bahsettiğimiz üç türün ortak noktası, DEV hecesidir.
Deve ve Devekuşu kendi türlerine göre DEV gibi ama dokunulmadıkları sürece insanlara yararlı, kendi hallerinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan canlılardır.
DEV sorunu bu iki türden insanoğluna geçince sorun olmaktadır. Paranoya, megalomani, dev aynasına geçen cüce ve bunun gibi birçok şekilde görülmekte ve kendi türünü eğelemektedir.
Bizler, bu canlıların iyi özelliklerini bir kenara atıp sadece insana özgü yanlarını ortaya çıkarınca deve kuşu, deve gibi, dev aynasındaki cüce gibi hitaplarla karşımızdakilere nezaket gösterisi yaparız.
Deveyi severiz, deve gibi geviş getirme, yeme denince kızarız. Düşünmeyiz ki deve bizden belki milyonlarca yıl önce Enerjinin Sakınımı Kanununu bulmuş ve de oturarak yemek yemeyi keşfetmiştir.
Deve gibi kinci deyimi kendine kötü davrananı hatırlattığı için kızarız ama bunun arkasında güçlü bir hafıza olduğunu göz ardı ederiz.
Yine devekuşu gibi başını kuma gömme denince kızarız ama devekuşunun güneşin zararlı etkilerini milyonlarca yıl önce fark etmiş olduğunu, bu sayede hayatta kaldığını düşünmeyiz, kuş beyinli deyip geçeriz.
Bizler, evrende her şeyin karşıtıyla yaratıldığını unutup işimize gelen yönünü alma eğilimi gösteririz. Diğer yönünü ortaya çıkarınca da kızarız.
Velhasıl biz bize benzeriz, devleşmeye çalışırken develeşir, cüceleşir, devekuşu gibi başımızı kuma gömeriz.