NURİ ÖZTÜRK SEÇİMLERİ YAZDI

Seçim kararının alınmasından değilde adeta birbirlerini tanıdıklarından buyana, oyların kullanılmaya başlandığı saatlere kadar hiçbir konuda bir araya gelmeyen, tek bir meselede bile anlaşamayan, adeta buna özel özen gösteren, birinin ak dediğine diğerinin kara demesini olağan hale getiren taraflar, tek bir konuda görüş birliğine varmışlardı.

Bu konuyu büyük tehlike olarak kabul etmişlerdi, çok önemli bu mesele için aynı söylemde birleşmişlerdi!

Sandık başlarından ayrılmayalım, oylarımıza sahip çıkalım.

Neden acaba?

Taraflar neden endişeleniyorlardı, yoksa geçmişte oyların başına kötü bir hal mi gelmişti?

Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de illerde, ilçelerde sandık başlarında, görevi yalnızca oyların doğru dürüst, usulüne kuralına uygun kullanılmasını sağlayacak, vatandaş oyunu kullandıktan sonra sandıkları sayıp kayıtlara geçirecek zaten tek işleri de bu olan görevliler sorumlular sandık kurulları yok muydu?

Vardı ama ortada bir tehlikenin olduğunu da herkes kabul ediliyordu?

Hatırlarsınız 2019 yerel yönetim seçimleriydi, kaybeden aday, neden kaybettiniz? diye soran gazetecilere çok basit çaldılar demişti.

Ahali sabaha kalmaz bunu yapanlar bulunur dedi.

Bulunmadı.

Zaten bu lafı söyleyen de dahil, buna kimse inanmamış olmalı ki, çalanları ne arayan nede soran oldu.

Sonrasında mı?

Çaldılar, diyen aday bunu söylemeye mecburdum! dedi, çok geçmedi rakibim kazandı tebrik ediyorum dedi.

Canım seçimler öncesinde bu konuşmalar normal kabul edilmeli! diyenler aslında neleri neleri kabul etmediler ki!

İş bir kere şirazesinden çıkmaya, sente ’sinden kaçmaya görsün.

Demokrasi, özgürlük, insan hakları, bir sürü vaat uluslararası sözleşmelere atılan imzalar, vesairede vesaire.

Her şey iyi hoşta, neye nereden nasıl baktığınız önemli.

Özgürlükler denildiğinde, eskiden öyle miydi? şimdi arasından seçip doktor dövme özgürlüğümüz bile var diyenimiz oldu.

Seçimlerde rakipleri yenmek yerine gömmeyi tercih edenimiz oldu. Daha da ilerisi rakiplerini gömmek için Kuzey Irak taraflarında yer önerenler bile oldu.

Seçimleri Uhud savaşıyla eşdeğer tutanını gördük.

Bu ve benzeri neler konuşulmadı, neler tartışılmadı ki.

Ama bütün bunların hepsini unutturan, bütün bünyemizi silkeleyen, nokta atışı ile pratik zekasını belgeleyen, kimsenin aklının ucundan geçmemiş en can alıcı en bilimsel tespiti yine bu vatanın bir evladı yaptı. İktidar tarafındandı, iktidarın devamından yanaydı.

Çok net konuştu.

İktidarı yenmek istiyorlar!

Ya kardeşim olağan olanı bu değil mi? diye düşünüyordum, hemen vazgeçtim.

Nerden böyle bir kanıya kapıldı, kendince neden böyle dertlendi bilmiyorum ama, muhalefetin ortaklık yapısını oluşturan ekseri çoğunluğunun böyle bir derdi yoktu ki!

İster inanmıyorlardı deyin, isterseniz istemiyorlardı deyin ama maçın en kritik anlarında ben küstüm oynamıyorum tavırlarını başka türlü nasıl izah edebiliriz.

Neyse seçimler bitti diyeceğim de. İnsanın aklına takılıyor.

Doğu illerimizden öteye değilde, Trakya taraflarının öte yanlarında yaşayan insanlara sorsak siz oylarınıza nasıl sahip çıkıyorsunuz, sandıklarınızı nasıl koruyorsunuz?

Herhalde soruyu anlamakta büyük zorluk çekerler. Ya bizim aklımızdan şüphe ederler ya da kendileriyle dalga geçtiğimizi zannederler.

Öyle ya adam bekçi mi attığı oyu neden korusun. Onun vazifesi oyunu kullanmak.

Oyları koruyacaklar zaten görevlerini yapıyorlardır.

Biz bunlarla vakit geçirirken el alem de durmuyor ki, nelerle uğraşıyor!

Mesela uluslararası yayıncılar birliği kitap okuma oranlarında bizi yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoriye koymuş.

İhtiyaç listemizde kitap 235. sıradaymış! Ahalimiz günde 1 dakikasını kitap okumaya ayırırken, 56 saatini televizyon izlemeye ayırıyormuş.

Dünya milletlerinin hiç işi gücü kalmamış olmalı ki.

İnsanlar, Hindistan da 10 saat 42 dakika kitap okunurken, Tayland da 9 saat 24 dakika Suudi Arabistan da bile 6 saat 48 dakika kitap okuyorlarmış.

Bu pek önemli değil.

2012 yılında dünyanın en önemli 500 üniversitesinin içine 10 üniversitemiz girerken, bu yıl bu sayı 3’e düşmüş.

Bu da kafaya takılacak bir şey değil.

Öncelerde spor magazin muhabirliği yapıyordu. Bir derken yetmedi iki televizyon kanalı sahibi oldu. Mucize girişimci diye isim verdiler. Kanallarında dünya ve memleket halleri, kültür, sanat, siyaset gibi ülkenin de çok izlediği yayınlara fazlaca yer vermiş olmalı ki büyük paralar kazandığından söz ediliyor.

Gerçi ben yeni duydum, İngiltere’de ikinci bir futbol kulübü daha satın almış.

Hah, işte bu önemli.

Nuri Öztürk