Zonguldak’ın işgalinden kurtuluşu için 21 Haziran’da törenler yapılır.

Oysa Zonguldak’ın kurtuluşu için özel bir çalışma yapmak gerekiyor.

Bunun birinci adımı, Zonguldak’tan seçilip de Zonguldaklı olamayan milletvekillerinden kurtuluş günü ile atılır.

“Ben Zonguldak’ta doğdum” demek ile Zonguldaklı olunmuyor.

Veya “benim dedemin mezarı burada” demekle de!

Zonguldaklı olunmak için öncelikle Zonguldak’a hizmet etmek gerekiyor.

Zonguldak’ın milletvekilliğine oylarımızla abone yaptığımız Köksal Toptan’a bir bakalım hele.

Ne yapmış Zonguldak’a.

Koskocaman bir hiç!

Şu parti bu partiyi geçtim bu ayrı bir konu.

Köksal Toptan ön seçim olmadığı için hangi partiden aday ise liste başına merkez yoklaması ile oturur ve sonra da seçimden sonra ortalarda gözükmez.

Seçimden seçime şıkır şıkır yani.

İyi güzel de, bu vatand“Zonguldak milletvekili” sıfatını taşımıyor mu?

Meclis başkanlığı da yaptı.

Hatta bunca güce rağmen Kozlu’yu ilçe bile yapamadı.

Şimdi de gitmiş çiçeği burnunda AKP’li Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş’a “Zonguldak büyük şehir olamaz” diyor.

Tabi olamaz Zonguldak Büyükşehir.

Çünkü seçtikleri Zonguldaklı olamayan Zonguldak milletvekilleri.

Zonguldak’a bir tek çivi bile çakmayan ve bir türlü de Zonguldaklı olamayan Zonguldak milletvekili sadece Köksal Toptan değil.

Yıllardır hep aynı senaryo.

Oyun aynı oyun!

 

Köksal Toptan’ı en yakın olarak ZKܒnün kuruluşunda tanıdık.

Kdz. Ereğli’ye bir tek fakülte bile kurulmasını düşünmeyen bu Zonguldaklı olamayan Zonguldak milletvekillerinden dönemin Milli Eğitim Bakanı  Köksal Toptan’a bunun hesabını yaptığımız haberlerle sorarken, “yer gösterin kuralım” gibi saçma bir bahane ürettiğinde de pes etmemiş ve TTK Armutçuk Müessesesi’nin sonradan sağlık meslek lisesi olan binalarını fakülte kurulması için önerip davet ettiğimizde “burası köy burada fakültemi olur” deyip gitmişti.

Ah Köksal Toptan Ah!

O gün o fakülte kurulsaydı belki bugün Kdz. Ereğli’de üniversite vardı.

Ama diyorum ya, Zonguldak’tan seçilip de Zonguldaklı olamayan siyasetçi bunlar.

 

Aklınız ve mantığınızı çalıştırın lütfen.

Bir milletvekili temsil ettiği kente termik santral kurdurur mu?

Orası olmasın da burası olsun der mi?

Azıcık hemşehrilik bilinci olsa, termik santral kurmak isteyenleri “hadi oradan” diye kovalar.

Bizim Zonguldak’tan seçilenler Zonguldak’a termik santral kurdurmak için yarışıyorlar.

Niye?

Çünkü hiç Zonguldaklı olamadılar.

 

*Bakın orada milletvekilliğini yitirmiş bir Ali Uzun var Ankara’da. Halen daha Zonguldak’a hizmet ediyor elindeki olanaklarla. Şimdi Ali Uzun ile ötekileri bir yan yana koyun bakalım.

Kim Zonguldaklı?

 

 

SALLANTI

 

Emperyalizmin maşası eşkıya başı Abdullah Öcalan yakalandığında “ben devlete yardıma hazırım” diyordu.

 

O günlerden bu günlere köprülerin altından çok sular geçti.

Bu kez roller değişti.

Şimdi boruyu Öcalan öttürüyor.

Ve o yıllarda “Kürt sorunu” diye adlandırılan olay bu kez “özerklik ilan etme” noktasına taşındı.

Türkiye’nin tüm sorunları bitti tüm televizyonlarda yıllardır bu tartışılıyor.

Ve Türkiye’ye bu film izlettiriliyor ki, alışkanlık yapsın.

Önce Kürt sorunu; şimdi de özerklik ilan etme.

Hadi bakalım.

Kim takar bu ülkeye katma değer üreten ve binlerce şehit veren Zonguldak’ın uğradığı haksızlıkları.

Varsa da yoksa da Kürtçülük rüzgarına yelken açmış bir medya gündemi böyle belirliyor.

Şimdi de özerklik oturumları başladı.

Evet çıkar ise de 12 Eylül’den sonra olacakları tahmin bile edemiyorum.

 

 

Ülke nereden nereye sürüklendi.

Bu gidişe dur denilmez ise de bölünüp parçalanma noktasına geldiğimizde de bizi arkadan iten birini arama bahanesine sarılacağız.

Evet bizi itmeye çalışanlar dün de vardı bugün de var.

Ama biz bizi itiyoruz.

Emperpalizmjn işbirlikçileri demokrasi yutturmacası ile ülkeyi bir baştan bir başa bölmek için “demokrasi palavrası" sıkıyorlar.

 

Belediye meclisi, il genel meclisi, belediye başkanı ve milletvekili adayını genel başkan veya genel merkezin belirlediği bir ülkede demokrasiden söz edilebilir mi?

 

Ne demişlerdi:

 

Demokrasi bizim için amaç değil araç!

 

Her şey öylesine açık ki, görmemeye direnen körleştirilmiş gözler ışığın nereden geldiğini halen daha göremiyor.

 

Ve Türkiye’de karanlık bir maceranın tam ortasında sallandıkça sallanıyor.