Cep telefonum çaldığında Kdz. Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık’ın aradığını söylediler.

Posbıyık’ın beni niye aradığını düşünürken “Seni 1.5’da basın toplantısında görmek istiyorum” dedi.

Gündemi sordum söylemedi ve “seni toplantıda görmek istiyorum” diye tekrarladı.

“Peki” dedim.

Saat tam 13.30’u gösterirken belediyeye gittim ve başkanlık katına çıktım ki koridorda Belediye Başkan Yardımcısı Turan Çınar ile karşılaştım. Nezih Anıl’ın başkana yardımcılık yaptığı dönemde kullandığı makam odasının önünde duruyordu Turan Çınar. “Merhaba” deyip tokalaştıktan sonra başkanlık tarafına yürümek istedim ki, Çınar “Siz Mado da duracaksınız. Serkan ağırlayacak sizi” deyince dondum kaldım.

Sinirlerim açıkçası koptu.

Beni arayan Ereğli’nin Belediye Başkanı Posbıyık ve çağırdığı saatte makam odasına doğru giderken önümü kesip de “siz Mado da bekleyeceksiniz” diye uyarıp, “Serkan ağırlayacak sizi” diye de yol gösteren de Turan Çınar.

Mado’ya gönderiliyoruz.

Niye?

Dondurma yalamak için herhalde.

 

Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah…

Allahım sen sabırlık ver yarabbi.

 

Yani bir insanı gıcık etmek ve saygısızlık yapmak için bütün parçalar bu kadar nasıl bir araya gelir?

Bu kimin başarısı böyle?!!

 

Tabi ki gitmedim Mado’ya.

Dolandım durdum belediye çevresinde.

Sinirlerimin yatışmasını istedim.

Derin nefesler alıp beklemeyi sürdürdüm.

 

Belediye Başkanı ortalarda yok.

“Saat 1.5’da” dedi ama.

Neyse saat 14.00’de özel güvenlikçilerin barikat kurduğu ana yol üzerindeki başkanlık kapısından çıktı ve en öndeki otobüse bindi.

Vay be!..

Ortada bir şeyler var ama ne?

Hem beni çağırıyor, görüşmüyor ve direkt otobüse biniyor.

Görevliler arkadaki otobüsün basına ayrıldığı uyarısında bulundular.

Bir “Allah Allah” daha!..

Başkan ve meclis üyeleri bir otobüste, basın da diğerinde.

Sınıf ayrımcılığı mı yapıyor diye düşünürken otobüsler Erdemir önüne doğru yön verdiler.

Erdemir’in kutlama günü için bizi toplayıp götürmez ki Posbıyık.

Biz konu mankeni miyiz?

Bu işin içinde bir iş var.

Erdemir’in ana kapısına 50 metre yakınında durdu otobüsler ve indik aşağıya.

Siyah bir çelenk çıktı aralardan bir yerden.

Bir tarafından belediye başkanı Posbıyık tuttu, diğer yanından da sonradan Turan Çınar’ın odacısı olduğunu öğrendiğim genç görevli.

Başkan, meclis üyeleri, basın mensupları Erdemir’in ana kapısına doğru yürürken, Erdemir’in kapısında hareketlenmeler başladı.

İş anlaşıldı.

Ereğli’ye tepeden bakmayı sürdüren ve ilçe halkı ile arasında duvarlar örmeye devam eden Erdemir yönetiminin belediyeye koydurduğu icrayla ilgili kınama yapılacak.

Öyleymiş.

Çelenk kapıya konulduğunda Erdemirli güvenlikçiler müdahale etmeye kalktılar.

İşe bakar mısınız?

Erdemir’in kapısının dışında belediye başkanı ve meclis üyelerinin koyduğu çelenge Erdemir’in güvenlikçileri dur demeye çalışıyor.

Bu ne cüret!..

Bu ne şaşkınlık?

Belediye Başkanı konuşmasını yaptı ve “Ereğli halkı adına” tepkisini dile getirdi.

Olayı topluluğun dışından çekim yaparak izlerken, çevredeki Erdemirli’lerin hareketlenmesini takip ediyorum.

Telsizler elde.

Koşuşturmacalar.

Tepelere haber yetiştirmeler.

Ve 44 yıllık işletme dönemi olan Türkiye’nin gözbebeği bir kurumun ilk kez Ereğli halkı ile karşı karşıya gelişi.

İşçiler geliyor aklıma.

Maaş indirimleri.

İşten atılma korkuları.

Ve sindirmelere dönük tehditlerle ilgili bilgiler.

Ereğli’nin omurgası kaydı.

Bir şeyler hep kötüye gidiyor.

Çok yönlü bir çöküşün çatırdayan seslerini dahi duymamaya direnenlerin gafleti canımı yakıyor.

Erdemir’in kente ve çalışanlarına karşı izlediği acımasızlığı bir tarafta, termik santral tehlikesi diğer yanda ve ilçenin çalınan suyuna nerede ise alkış tutacak bir güruh ortada.

Biz nereye gidiyoruz?

Ve bu kent kimin çiftliği?

 

Çevreye bakıyorum.

İzliyorum.

Ve ailece borç altındaki belediyeyi bataktan çıkartmak (!) için çırpınan Turan Çınar’ın “Mado da duracaksınız, Serkan sizi ağırlayacak” sözü de lök gibi oturuyor yüreğime.

 

Başlıyorum bir kez daha:

 

Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah… Allah Allah…

Allahım sen sabırlık ver yarabbi.