Atalarımız; yapılan bir iyiliğin anlatılmasının ayıp olduğunu ifade etmişler sürekli.

Yardımın gizliliği ve gizli kalmasının makbul olduğunu belleyenler, ikili ilişkiler de bile yaptıkları yardımları veya yardımlaşmaları dile getirmiyorlar ise asaletlerindendir.

Asalet pazarda manavda satılmıyor.

Çarşıda pazarda da yok.

Yürekte var.

Orada saklı.

Aileden geliyor bizatihi.

 

Yaptığı yardımı söyleyen,

Fotoğraflatan,

Haber yaptıran,

Anlatan,

Duymayana da haber gönderen,

Sözüm ona kendini iyilik meleği yerine koyan,

Üç kuruşluk yardım paketiyle övünen,

Ne kadar çok basit insan var öyle?

Özünde “basit” sözü de hafif kalır ya…

 

Ramazan sofları hava basma aracı oldu.

Sözüm ona iftar.

Çoğunluğu da oruç tutmuyor ya.

Ama otellerde motellerde iftar.

Görsün millet.

Görüşülsün.

Şişinsin iftarı verenler.

Gurur duyup, gururlarından da çatır çatır çatlasın.

İftar adı.

Gösterişin numarası.

 

Bir de oto-moda işleri var.

Dernekler gibi yani.

İyi hoş güzel de, bu iftarın parası nereden?

Oradan buradan.

Şuradan yandan.

Doldur!

Bas gazı.

Oynat sazı.

 

Oysa ne ayıp.

Ne kadar çirkin.

Elalemin parasıyla gerdeği pardon ya iftar yemeği verilir mi?

Vereceksen iftar atacaksın elini cebine laf söyletmeyeceksin kimseye.

Delikanlılığın raconu budur.

Efendiliğin de…

Yoksa.

Aidat ödemeye tutsak  üyelerin  parasıyla iftar yemeği vermişsin,

Bilmem ne kurum/kurumların  yardım kolileriyle köle isauralar yaratıp beslemişsin.

Hepsi hikaye.

Üç para etmez.

Kof çıkar kof!..

 

Her kim ki, yaptığı yardımı ilan ediyor ucuzdur.

Her kim ki, kapı kapı dolanıp hüp-lüp peşindedir asalaktır.

Her kim ki, iyiliklerini dile getirin toplum için de şişinip duruyorsa balondur.

Topluca insan değildir.

 

Para bir.

Makam iki.

Alkol üç.

Bu üçü insanın karakteristik özelliği ortaya koyan en önemli unsurdur.

 

Para, makam ve alkol ile değişenin insan olmadığını tekrar ifade etmeye gerek var mı?

Zavallıya “zavallı” demeyeceksin ki, aynı torbaya düşmeyesin