Gel de umut dol.

Umutlarını rüzgarla doldur.

O hareket seni alsın götürsün maviliklere.

Maviliklerde mutluluğu ara ve tat.

Heyecanınla renklen.

Gel de neşeli ol.

Sevda türküleri söyle.

Dostlarınla yarenlikleri paylaşmanın doruklarına çık.

Çakıl taşlarına tekme vur.

Baharın hazanında duygusallık denizinde yüz.

Gel de yap hani.

Her gün kurşun.

Her gün mayın.

Her gün barut.

Her gün patlama.

Her gün kan.

Her gün yaralı.

Her gün ölüm.

Ve bu “hergün” can yaksın.

Analar ağlıyor.

Babalar ağlıyor.

Kardeşler ağlıyor.

Aileler ağlıyor.

İnsanlar ağlıyor.

Kuşlar ağlıyor.

Toprak ağlıyor.

Vatan ağlıyor.

Bu gözyaşları ortamında gel de insan ol.

İnsanı insan yapan değerlerle bütünleş.

Sev.

Sevil.

Seviş.

Şiirler yaz.

Şarkılar söyle.

Gez-dolaş.

Gel de yap bunları.

Ocaklara düşen ateşi unutarak yap.

Yapabilir misin ey insanoğlu?

Yapabilir misin?

 

Sabah kalkınca ilk yaptığım haber sitelerini gözden geçirmek.

Bilgisayarın karşısında fareyle tıklarken insanın içi ürperiyor.

Acaba?

Acaba bugün hangi ocağa ateş düştü?

Hangi yiğidimiz şehit oldu?

Yine mi tabut?

Yine mi?

 

Böyle bir ortamda yaşıyoruz.

Ölüm kokan günlerde umutlu olmak istesek de olamıyor ki insan.

Nasıl olsun?

Nasıl?

 

Ama bu süreç de bitecek.

Yerli işbirlikçiler ile akan bu kan duracak bir gün.

Gizli kapaklı bir çok planın krokileri ortaya serilecek.

Öğrenilecek sırlar.

İşte o zaman, Osmanlı’nın son dönemindeki gibi yaşadığımız bu sürece bir son verilecek.

Sonrası malum.

Temizlik elbette bunun adı.

Bünyeyi zehirleyen unsurların  temizliği ile son bulacak bu kan ve gözyaşı dönemi.

Umarız uzak değildir o günler.

Uzak olmasın.

Olmasın!..