Kestaneci Mahallesi’ndeki Uzun Mehmet’i Anma törenlerinde konuşan AKP Milletvekili Fazlı Erdoğan’ın TTK’yı  yaşatmak için verdikleri mücadeleden örnekleri sıralarken “şu kadar işçi aldık” sözü üzerine, ilk  maden şehidi olan Uzun Mehmet’in torunlarından bir tanesi bağırdı:

-Kestaneci’den kaç kişi aldınız? Bir kişi işe girebildi bir!..

Fazlı Bey bu sataşmayı es geçti.

Ama törenin ardından yine aynı soruyu yine aynı kişiden duyunca açıklama yaptı.

-Şehit çocuklarını sınavsız işe alabilmek için yönetmelik hazırlıyoruz.

Erdoğan bu yönetmeliği bile hazırlarken yaşadıkları zorluğunu dile getirirken,  araya giriverdim:

-Yönetmeliğe Uzun Mehmet’in köyüne 10 kişilik kontenjan vererek işi çözebilirsiniz..

Olur mu?

Olmasına olur da, siyasette hep bildiğimiz şeyler söylenenler ile yapılanların birbirini hiç tutmaması değil mi?

Bir tane güzel örnek olsa da, doyasıya alkışlasak.

Var mı bir tane bildiğiniz bir şey?

**

Kestaneci’de Uzun Mehmet Müzesi yapılması için yıllardır konuyla ilgili bir şeyler söylemeye çalışırım.

Perdenin önü ve arkasındakileri de kenarından köşesinden biliyoruz bir parça.

Kim ne kadar samimi?

Ta, Vali İsmet Metin döneminden bu yana çok şeyler dile getirildi.

Anlatıldı.

Gidenler gitti, gelenlere bilgi aktarıldı.

Sonuç  sıfır!

Hatta; Kdz. Ereğli Kaymakamlığı’ndaki Uzun Mehmet Projesi’nin dosyası da bulunamadı.

Ne işler bu işler!..

TTK’nın Kdz. Ereğli’de düzenlenen festivalde açtığı standın büyük ilgi görmesi de ayrı bir heyecan katınca, bastırdıkça bastırdık.

Uzun Mehmet her yıl 8 Kasım’da  Kestaneci’de sadece söz olarak anılır.

İçini doldurmak için hiçbir şey yapılmaz.

Kdz. Ereğli’de çok şey anlatılır ama nedense Uzun Mehmet tarihi pek öne çıkarılmaz.

“Neden?” demem.

Diyemem!..

Sıkıntı büyük.

**

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın Aslan Sivri römorkörünün denize indiriliş töreninde vurguladığı bir söz  çok ilgimi çekti.

Hatta bu sözü bakanın haberinde ana başlığa çıkarırken “Bakandan Ahde Vefa” dedik.

Aslan Sivri; 1979 yılında terör kurbanı olan sendikacının adıymış. Bakan Yıldırım da, bu sendikacının sektöre verdiği katkılar nedeniyle adının unutulmamasını isteyerek, DLH adına yaptırılan römorköre O’nun adını verdirmiş.

Ne güzel.

Ahde vefa.

Yani  verilen hizmetlere saygı.

Unutmamak, unutulmadığını da vurgulamak.

Demek ki, küçük de olsa vefanın bir semt adı olmadığını anlatan örnekleri de halen daha bulabiliyoruz.

Ne güzel

Ve anlamlı.

Günümüzde çok yüzlülüğün öne geçtiği ve vefanın nankörlükle katledildiği bir süreçte, bu olay beni çok düşündürdü.

Vefasızlık yapmayanları da kıskanmadım değil hani.

**

Eşsiz Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü andık bir kez daha.

Hep dikkatimi çekmiştir ki, Kdz. Ereğli’deki resmi törenlere katılmama alışkanlığında olanlar.

Gelmezler ilçedeki törenlere.

Katılmamayı kabadayılık görürler.

Kendilerini ulaşılmaz olarak kaf dağının ardında sananların bu tutum ve tavırları tuhaflıktır.

İlçe protokol  listesine bir bakın ve tek tek araştırın ki, yemek muhabbetlerinde veya yağ çekme seanslarında en ön safta olmak için bir yerlerini yırtanlar, bu ülkenin resmi törenlerinde ortadan kaybolurlar.

Ve özellikle de Atatürk Anıtı’nda yokturlar.

Bu törenleri katılmayı kendilerinde zul görürler.

Adet  yerini bulsun diye de vekil yollarlar.

Bir ilçenin protokol listesinde yer alıp da, Atatürk Anıtı’ndaki törenlere vekil gönderenlerin isimlerini tek tek yazmaya kalksak, inanın bu rakam 20-30 u geçer.

Aslında güzel  bir araştırma konusu.

Listeyi yapmalı ve “törenlere neden katılmadınız/katılmıyorsunuz?” diye sorsak acaba ne yanıtlar alırız ki?!

Tahmin edin!..