Demokrasinin hoşgörünün öne çıkarıldığı ve yönetenlerin de kimi zaman en sert eleştirilere bile tahammül gösterdiği bir sistem olduğunu ifade etmenin geçtiğimiz zorlu süreçte bir anlamı olmadığını özel olarak söylemenin bir anlamı var mı? Elbette anlamsız. Hoşgörü olayı ne tepede ne de yerelde yok. Tükeniyor her yeni günde bir tarafından. Tehdit, şantaj, baskı ve iftira ile toplum çok yönlü sindirilmeye çalışılıyor. Yönetenlerin bu tahammülsüzlüğünden cesaret alanlar, güçlerin medyası aracılığı ile amaçlarına ulaşmak için özellikle de basın özgürlüğünü kullanıyorlar. Aynı durum sanat için de geçerli. Hatırlayın tiyatro sahnelerinde Demirel ve Ecevit gibi devlet adamlarını canlandıran sanatçıları. Güldürdüler bizleri. Hiciv yaptılar. Vurgularıyla, eleştirmekten asla kaçınmadılar. Bunun adı cesaret değildi. Çünkü cesaret gösterisine gerek olmayacak kadar terörün doruklara tırmandırıldığı yıllarda bile sanat açısından yaygın bir hoşgörü vardı. Peki ya şimdi? Evet gelişen ve değişen dünyamızda hoşgörünün daha çok öne çıktığını söyleyebilmek mümkün mü? Iraklı gazeteci ülkesini işgal eden Ameri-KAN başkanına ayakkabı fırlattığı için can güvenliğini yitirdi. Kimbilir nerede şimdi? Hoşgörü tükendi. Hatta ölüp gömüldü bile. Şimdi yönetenlerin terörü var. Demokratik teamüllerin yerini baskı ve sindirme aldı. İzlenme ve dinlenme ile elde edilen özel bilgiler yanlı ve yandaş güçlerin medyasına servis edilerek şantaj yapılıyor ?susmayacağım sustukça sıra ülkemin bütününün yıkılmasına gelecek? diyenlere. Ve her yeni günde, yeniden umutlu günlerin muştusundan bihabersiz kalmaya devam ediyoruz. Ne genel de ne de yerel de eleştiriye tahammül göstergesi düştükçe, ?Bir gece ansızın gelebilirim? diyenlerin sayısı artıyor. Peki neden? * * * Ünlü sanatçı Zeki Alasya?nın ülkedeki gelişmelerle ilgili Vatan Gazetesi?nin ?Bizim Kahve? ekinde söylediklerini okuduğumuzda, ülkemizdeki baskı ve korku ortamını daha iyi anlayabiliyoruz. İşte o röportajdan alıntı: Ergenekon soruşturmasına yönelik dinleme kayıtları herkesin gündeminde, ?Ya beni de dinliyorlarsa? diye bir kaygı duyuyor musunuz? Hayır, çünkü ben yıllardır aklınıza gelebilecek her konuda düşüncelerimi ifade ettim. Uzun yıllar kabare yazdım, yönettim ve oynadım. Sosyal ve politik hiciv yaptım. Ve hep egemen güçlerle alay ettim, onları suçladım. Nasıl korkmadan eleştiri yapıyordunuz? Açıkçası hiçbir işi şahsileştirmeden, istediğimiz her şeyi söyledik. Hem de bunun içerisinde 12 Mart 1971?deki muhtıra da, 12 Eylül 1980?deki askeri darbe dönemi de var. Ama biz ara vermeden eleştirimizi yapmaya devam ettik. Taraf tutmadık, ama ülkemizin aydınlık yarınları için taraf tuttuk. Kimse de bizimle uğraşmadı. Belki de, yöneticiler o zaman daha sağ duyulu ve sabırlıydılar. Bugün benzeri kabareleri sahnelerseniz, aynı sabrı şimdiki yöneticiler gösterirler mi? Size çok net ?Evet, gösterirler? diyemiyorum. Çünkü bugün hiç kimse sesini çıkarmıyor. Eleştiren bazı kahraman köşe yazarları var. Ama başlarına neler geliyor, hepimiz görüyoruz. Bugün bizim yaşadığımız krizde, biraz da bazı gazete ve kanalların ?egemen güçler? ve yöneticilerle aralarının bozuk olması da yatıyor. Başta sayın Demirel olsun, Ecevit olsun, hatta sayın Özal olsun, son derece tahammüllü, sabırlı ve hoşgörülü kişilerdi. Ama şimdi aynı hoşgörüden eser yok.