SEÇİM BU
Eyüp BEKTAŞ
Seçim çalışmaları tam gaz.
Adaylar gran tuvalet dolaşıyorlar.
Gülme özürlü olup da, azarlamayla anılan bazı adayların gülümseyen (!) pozları ise tuhaf duruyor tahtalarda.
Dikkatli baktığınızda gülümsemenin ?zoraki? olduğunu kolaylıkla yakalıyorsunuz.
Ellerine bir fırsat geçse.
Sevgi, barış ve dostluğun yerini, hakaret, baskı ve küfür alır sadece.
Şimdi öyle değil tabi ki.
Seçim var ya.
İş ?oy hırsızlığı? ya.
Gülünecek.
Mutluluk portreleri sunulacak.
Rol kesilecek.
Gülen gülene.
Bunlar doğal.
Seçimde hiç kimseye ?olduğun gibi görün? demenin alemi yok ki.
Olduğu gibi görünseler, acaba kaç kişi samimi ve gözleri de konuşan bir gülümseyen poz verebilir?
Bir-iki.
Eh işte o kadar.
Özünü bildiklerimizin bu yapmacık kokan rolleri çok eğreti duruyor.
Oturmuyor.
Ötesini yazmıyorum.
Tek kelime ile; yakışmıyor.
Seçimler böyle işte.
Para, makam ve alkol aldığında gerçek yüzünü görebildiklerimizin, bir de seçim dönemlerindeki durumlarını yan yana getirmek çok hoş oluyor.
?Gelen ağam ama giden paşam değil? dediğinizde, rahatlıkla değer yargılarınızı ortaya koyabiliyorsunuz.
İlan tahtalarındaki fotoğraflara dikkatli bakın.
Ve dün ile kıyaslama yapın.
Kopyaya gerek olmadan yakalarsınız samimi-yeti.
Seçim ve basın ilişkilerinde ise bilinen olaylar.
Seçim büroları iş bağlama peşindekilerin ilk durak noktası.
Furya bu.
Seçim döneminde mangır yağmuru var.
Tutacaksın.
Tüm bunlar, sektördeki kontrolsüzlüğün gerçeği. Devletin ilgili birimleri bu konuda sınırsız kontrolsüzlük sağladıklarından kim ne kadar işin ruhunda bilmek mümkün değil.
Olsun.
Sırtımızın neresi doğru ki.
Seçim dedik ya, seçim şımarıklıklarını da yaşar ve görürüz.
Adayı güçlü olanın çevresini sarıp sarmalayan yağcı takımı duvarlara taş koymayı bir halt yemek sanır.
En önde olacaklar ya.
Toplantılarda yaşananları duyunca şaşırmadım.
Sektörümüzdeki bollukla gelen bereketin çokluğunda denge yok.
Yemekli toplantılardaki katılım patlamasını diğer durumlarda görebilmek pek mümkün değildir.
Dedim ya, bu konuda değişen bir şey yok.
Hep talep artırır.
Dahası patlama bile yaptırır.
Ne yapacaksın.
Bizim köy böyle işte.
Seçim şımarıklığına kapılan partililer ise yarardan çok zarar yarattıklarının farkına bile varamazlar.
Sakladıkları dünyalarındaki ?pişkinlik? kimi zaman ayardan kaçıverir.
Oynaşma başlar.
İtilmiş ve kakılmış arasında gidip gelmekten yorulmuş gazetecilere afra ve tafra nağmesi okuyan particiliklilerin basitliğini duymak hoş değil.
Halk adına konuştuğunu sanarak, halka tepeden bakma alışkanlığından uzaklaşamayan küçük burjuva özentilerinin rolleri boşlukta kontrolden çıkıveriyor işte.
Ne yapacaksın.
Güçlü adaya sahip olmanın dayanılmaz hafifliği.
Peki ya aday güçlü olmasa.
Yağın her türlüsüyle göze girmeye çalışmanın ters taklacılarını bu durumlarda daha iyi tanıyor insan.
Seçim bu.
Para, makam ve alkol gibi insan tanıma yol ve yöntemi de sayılır.
Görür ve bilirsin.
Kimi zaman alkışlar kimi zaman da tiksinirsin.
Bu nedenle partiler, kollarına ve bacaklarına iyi dikkat etmeli.
Cinsiyet ayırmadan denetlemeli.
Şımarıkları uyarmalı.
Fazla şımarıkları da şutlamalı.
Sürecin sayılı günlerinde iken, halkla ve basınla daha sıcak ilişki kurmayı başaranlar koşacak finale.
Adayım güçlü diye şımarıklığındakilerin kulağına su kaçırmanın zamanı gelmiş baksanıza.
Neler duyuyoruz neler.
Yorumlar