Yurttaş olarak siyaset adına ülkede bizlere dayatılan referandum bir oyun sanki. Ben oynamıyorum demek geliyor içimden. Siyaset erbabının dillerinden düşürmediği milli iradenin bir kanadını oluşturan HDP siyaset dışı bırakılmış. Genel seçimlerde halkın oylarıyla parlamentoya seçilen Genel Başkanları ile kimi parlamenterleri aylardır cezaevinde. Dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından parlamento saf dışı bırakılmış, ülke artık KHK’lerle yönetiliyor. olağanüstü hal’in üç aylık periyotlarla daha uzun süre devam edeceği  anlaşılıyor. 150 dolayında gazeteci suçlandıkları ceza maddelerinden habersiz parmaklıklar arkasında çile dolduruyor. Üstelik çoğu daha mahkeme karşısına çıkarılmadan bir tür tecrit uygulamasıyla karşı karşıya.

Bunları iktidarın etkili yetkili siyasetçilerine anlatıyorsunuz  “onlar gazeteci değil” deyip çıkıveriyorlar işin içinden. Algı yaratıp halkı kandırmaya çalışıyorlar. Peki, yılların gazetecileri Kadri Gürsel, Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara gazeteci değil de attıkları manşetler, kendilerinin de inanmadıkları yazılarla, topluma nefret söylemini, ayrımcılığı getiren iktidar yalakası kalemşörler mi gazeteci? Cumhurbaşkanı açmış ağzını yummuş gözünü “Bunlar hırsız, bunlar terörist, bunlar ahlaksız” diye mesleğini nesnel gazetecilik yaparak dürüstçe sürdüren basın emekçilerine öfkeyle verip veriştiriyor. Ülkede işsizlik tavan yapmışken, üniversitelerde ehil öğretici kadrosu yok düzeyine inmişken, enflasyon halkın boğazını sıkamaya başlamışken, biz şimdi referandum adlı bir başka tiyatroyu sahneliyoruz. 

Sabah vapurla Eminönü yolculuğumuzu yaparken gencecik ortaokul öğrencilerini gördük. İçimiz cız etti. Siyah giysili erkek ve kadınların yönetiminde neşe içinde koşuşturuyorlardı. Öğretmen olduğunu tahmin ettiğimiz kadınlardan birine, “Müzeye mi götürüyorsunuz?” diye sordu arkadaşım. Kadın büyük bir güvenle yanıtladı. ”Tayyip Bey’in mitingine gidiyoruz. Buz kestik. Çocukların ellerindeki pankartları artık merak bile etmedik. “Hayır” afişi asmak isterken hem Osmanlı ocakları hem ülkücülerden dayak yiyen, darp edilen, polislerin kovaladığı gençleri düşündüm. Aslında tek adam değil, tek parti sistemi anayasası için referandum yapıyoruz. Bu oyunun bir parçası olmak istemiyorum dostlar. Düşünceyi ifade özgürlüğünün olmadığı hukukun ayaklar altında paspas edildiği bir ülkede referandumun da özgür koşullarda yapılamayacağına inanıyorum da ondan…