Kdz. Ereğli Muhtarlar Derneği Başkanı Şakir Başol, Kireçlik’e kurulmak istenen termik santrale karşı olduğunu ifade ederken “Ben halkımın ve muhtarlarımın istemediği bir şeye kesinlikle evet demem. Milletvekilimiz Fazlı Erdoğan ile görüştük orası ile ilgili çalışmaların devam ettiğini Zonguldak Karaelmas Üniversitesinin bir talebi olduğunu belirtti. Halkımızı ve muhtarlarımızı üzmeyen bir neticeye varılırı umut ediyorum. Termik santrallere, enerjiye tabiî ki ihtiyaç var, kurulmalı.  Doğaya ve insana zarar vermeyecek şekilde bunun çalışması yapılması gerekir. Ben bir bilim adamı değilim, bilim adamlarının hocalarımız daha iyi bilirler, değerlendirirler. Halkımızın muhtarlarımızın istemediği bir şeyi bizde istemeyiz ve onların sonuna kadar yanındayız”  demiş.

Ne diyor dernek başkanı.

-Enerjiye ihtiyaç var termik santral kurulmalı.

Endişesini de “ben bilim adamı değilim” sözleriyle vurguluyor.

Eh işi de “muhtarlarımın istemediği bir şeye kesinlikle evet demem” sözleriyle tamamlıyor.

Yani, idare ediyor.

Termik santral kurmak isteyenler muhtarlar derneğine gelerek “şu evrakı imzalar mısın?" demeyeceklerine göre, halkın ve muhtarların istemediği bir olayda derneğin ne yapması gerek?

Sesini çıkarması.

Bağırması.

Eylem yapması ve düzenlemesi.

Her platformda “bizi kanser ile karşı karşıya bırakamazsınız” demesi.

Var mı böyle bir şey?

Yok!

Sorarsan kenarından köşesinden eh işte şöyle böyle.

Oysa önümüzde referandum var.

Bölgenin çıkarları için muhtarlar derneğinin her köye ve sokağa “termik santraldan yana olanlar gelmesin” pankartı veya afişi asması da bir eylemdir.

Yaptı mı böyle bir şey?

Hayır!

19 Temmuz’daki eyleme de gelmedi.

Kdz. Ereğli’de muhtarlar gibi bir sivil toplum örgütünün başkanı en önde koşar.

Ama yağ çekmek için değil!

Toplumun çıkarı için taşın altına elini koyar.

Cumhuru temsil  eden muhtarlarımızın örgüt başkanı, cumhurların geleceğine konacak veya konmak isteyecek her türlü ipoteğe karşı yüreğine ortaya koyarak öne çıkmalıdır.

Termik santrale evet demenin, bizden sonraki kuşaklara “kanserli bir Ereğli” teslim etmek olduğunu hatırlatmaya bile gerek olmamalı.

Hatta bu hatırlatmayı da muhtarlar derneği yapmalı.

Önce sağlık.

Sağlık olmayınca siyaset yapsan ne olur, dernek başkanı olsan ne olur, milletvekili olsan ne olur, ilçe başkanı olsan ne olur, belediye başkanı olsan ne olur, vatandaş olsan ne olur ki.

Sağlığı bitmiş ve bitirilmiş bir Ereğli kanserlidir.

Herkes kaçar içinden.

Ve küçülür.

Şimdi susma zamanı ve işi idare etme zamanı değil.

Şimdi ses çıkarma ve Zonguldaklı olamayan Zonguldak milletvekillerini de bir kez daha uyarma zamanı.

 

*DİP NOT: "Şakir Başol termik santralın gerekliliğine çok inanıyor ise gitsin de Topçalı'ya kurdursun" desem ne olur?

 

 

 

GÖRDÜN MÜ?

 

Kozlu’nun önce CHP’li, sonra DSP’li, ve hareket başarıya ulaşsa idi kesinlikle Sarıgül’ün Değişim Hareketi’nin belediye başkanı olması  beklenen Belediye Başkanı Ali Bektaş’ın şu anki durağı AKP olmuş.

Hayırlı uğurlu olsun.

AKP’ye bolluk ve bereket getirsin.

Bu olay Ali Bektaş tarafından madalyonun bir yüzü.

İşin asıl özünde, DSP var.

29 Mart 2009’da yapılan yerel genel seçimlerde Ali Bektaş’ı DSP’den aday gösterenler bile bile lades dediler.

Çünkü, seçim sonrasında Ali Bektaş’ın da DSP’den istifa edeceğini sağırların sağırı sultanlarda, çobanlarda, işçilerde, köylülerde, memurlarda, emeklilerde biliyordu.

İşte sonuç:

Seçilebilmek için parti arayışı içinde bulunan Mustafa Sarıgül’ü de aday gösterdi DSP genel merkezi.

Hatta Ereğli’de AKP’den liste dışı kalmışlara adaylık teklifi götürdüler ve bazılarını listelere aldılar.

Neler oldu neler.

Sonuçta, Ali Bektaş çiçeği burnunda AKP’li oldu.

Yani evetçi.

Hayırlı olsun evetçilere.

Daha önce “ben de evet oyu vereceğim” diyen Demokrat Partili Alaplı Belediye Başkanı Nevzat Çimenoğlu ile birlikte el ele kol kola evet isterler milletten.

Peki işin aslı nedir?

Bir tarafta iktidar diğer yanda dört bir kolu bağlanmış belediye başkanlığı görevi var.

Alaplı’da belediye binasının elektriği bile kesildi.

Çarık olanaksızlıkla mücadele eden belediye başkanlarında.

Ayaklarını sıkıyor çarık.

Nefes alamıyorlar.

Bir yudum nefes alabilmek için de iyi geçinmek zorunda oldukları iktidar partisine yanaşıyorlar.

Mecburiyetten bu mecburiyetten.

Hani demokrasi var ya!

İktidar eşitlikçi ya!

AKP’li Faruk Çaturoğlu’nun döneminde kesilmeyen elektrik, belediye muhalefete geçince şıp diye kesilebiliyor.

Burası Türkiye!..

Ve padişah demokrasisinde oyun oynuyoruz hep birlikte.

Soldan sağa, sağdan sola