Yer gök çınladı “satalım” diye.
Hem de ne satış.
Hatta “babalar gibi satarız” diye meydan okuyanlar bile oldu.
“Satmayın!” diyenleri dinleyen olmadı.
Nasıl olsa satılacağını anlayanların “Hiç olmazsa; spor sahası, bekar lojmanları, Bağlık gazinosu, Göztepe tesisleri, 48’ler belediyeye devir edilsin” akılcılıkları ise gündeme bile gelmedi.
Günü geldi “Satıyorum” dediler.
İhaleye koşa koşa girdiler.
'Her şey Fransız' noktasındaki işbirlikçileri Ankara’da gece alemlerinde dönmelerden havalar bile vurdular.
Satıştan yana olanlar zil taktı oynadı.
Oh ya Erdemir satılıyordu ya.
Satılınca Ereğli düzelecekti.
Sac tüccarları daha çok kazanacaktı.
Satıştan yana olan siyasilere özel ikramiyeler gönderilecekti.
Tesis üstüne tesis açılacak mevcut OSB’ye, yenileri eklenecek ve kısa zamanda 10. OSB’nin temeli bile atılacaktı.
“Bütün dünya buna inansa oh laylaylom” şarkısının sarhoşluğundakiler, “Erdemir satılırsa Ereğli çökecek” kehanetinde bulunanlara burunlarını kıvırarak baktılar aşağılar gibi.
Nihayetinde “Satıyorum satttt satttttt sattttttıımmmmm” denildi.
Hatta o ünlü satış anında iktidar ve muhalefet milletvekilleri ağızları kulaklarında birlikte kolkola izlediler bu intihar olayını.
'OYAK kazandı' diye nara atanlar oldu.
Öyle ya ulusal sermaye.
Sermayenin ulusu mu olurmuş?
2006 Şubat’ının sonunda devir teslim yaşandı.
Daha koltukları ısınmadan Çocuk yetiştirme yurdunun yemeğini keserek başladı işe OYAK.
Ardı sıra geldi.
Ereğli-Erdemir arasındaki bir nefeste yıkılacak duvara, çelikten takviyeler yaptı Erdemir.
Sosyal sorumluluk projeleri yavaş yavaş unutturularak Erdemir Ereğli’den elini ayağını çekmeye başlarken, önce sac tüccarlarından geldi SOS sesi.
Patlamalar başladı sektörde.
İflaslar azgınlaşıp benim diyen kaleleri domino taşı gibi yıkıp geçerken, toplumla merhabasını bile kesmeye başladı koskoca Erdemir.
Örneğin Atatürk Anıtı’ndaki tüm törenlere genel müdür düzeyinde katılmayı alışkanlık haline getiren kurum; temsilci yollayarak formaliteyi yerine getirirken ünlü Jenifer olayı patladı.
Şehirdeki kavgadan da nasibini alan Erdemir’i yönetenler karşılıklı didişmenin tuzağına düşünce Erdemir’in suları çekildi Ereğli kent merkezinden.
Şimdi Erdemir yok artık Ereğli’de.
Adı var kendisi yok.
Hiçbir yerde.
Hatta sporda bile.
Erdemir; su, elektrik, buhar sayacı takmaya başladı sosyal sorumluluk sorumluluğundaki kurumlarına.
Gün işte bugün.
Grevde kapıda ya hani!
Ey “Erdemir satılsın” diye bağırıp, çağırıp, nutuk atıp, yazanlar yani çanak tutanlar.
Memnun musunuz bu durumdan?
Mutlu musunuz şimdi?
Eserinizle övünün.
Hem de çok!
Erdemir kamu kurumu olarak kalsaydı, Ereğli’de ticari ahlaktan yoksun olanların dışında sac tüccarları batmazdı.
Ereğli’de sosyal sorumluluk projeleri devam ederdi.
Spor kulüpleri kapanmazdı.
Ereğli’deki yatırımcıların çanına ot tıkayıp ümüklerini sıkacak taktiklere de gidilmezdi.
Ereğli daha da büyür,
Daha da güçlenirdi.
Alın size özelleştirme.
Alın da boynunuza “ben de özelleştirmeden yanaydım” diye bir yafta yapıştırın.
Sakın ola ki, bugünkü Erdemir’in politikalarından da yakınmayın.
Sizin buna hakkınız yok.
Kendiniz ettiniz.
Kendiniz buldunuz.
Ama bu arada koskocaman şehri Neron gibi de yaktınız.