“Bardağın hiç mi dolu tarafı yok?
Böyle sordu vatandaş!
Devam etti “Hep eleştiri, eleştiri, eleştiri! Sanki her şeyi siz biliyorsunuz?”
Valla billa güzel soru.
Sahi yok mu bardağın dolu tarafı?
*
Bardağa baktım o da bana baktı.
Söyle bardak söyle, senin dolu tarafını söyle ve göster dedim!
Baktı, baktı baktı…
Sonra da “Hadi git başımdan başka işin yok mu?” der gibi yuvarlandı.
Ardı sıra baktım durdum.
O durmadı!
*
Bardak limonata bardağı mıydı bilemedim.
Düşündüm durdum, ince beli mi kalmamış diye sorgulamadım anımsayamadım.
Yoksa, yayvan dipli miydi?
Çözemedim !
Bardak olmasına bardaktı da!
Niye kızdı ki?
*
İkinci sözü geldi aklıma!
Neydi o?
“Hep eleştiri, eleştiri, eleştiri! Sanki her şeyi siz biliyorsunuz?”
Vallahi de billahi de; bu da doğru.
Biz çok bilmişiz.
İyi de, o eleştirilerin içinde kişi hak ve özgürlüklerine veya özel yaşama saldırı yok ki!
Seviyeli.
Yapıcı.
Uyandırıcı.
Eleştiri çizgisinde.
Ama…
Eleştiri de eleştiri almaz mı, alır tabi!
Ne demek istediğini çözemedim.
Yoksa, bize çaktırmadan sallıyor mu?
*
Vatandaş diyecek.
Söyleyecek.
Anlatacak ki, herkes göremediğini görebilsin.
Kaçırdığını yakalasın.
Sonuçta, ortak akılda bir arada olunabilsin.
*
Halen daha düşünüyorum.
Ben bu bardağın hiç mi dolu tarafını göremiyorum.
Sonra, niye yuvarlanıp gitti?
Ortada bir “hiçlik” var da, nedir ki?