4+4+4

Sadece cezaevlerinde hapsolunmaz. İnsan evrende, dünya isimli gezegende, yaşadığı yerde, ekonomik olanakları içerisinde, bulunduğu toplumun içinde hapsedilmiş yalnız bir varlıktır.
Bizler de davranış, düşünce, KİN, NEFRET, GURUR, BENCİLLİK ve bunun gibi duygularla, EĞİTİMSİZLİKLE ayrıca kendimizi beynimiz içinde hapsederiz. Bu duygulara dolanmak, kısır döngüye girmek bizi içinden çıkılmaz psikolojiye, müebbet bir hapis cezasına götürür ki psikosomatik varlığımızın psikolojik ve somatik (vücut) bütünlüğünde bozukluğa yol açar.
Her çocuk kendi kişiliğiyle doğar ve bulunduğu ortam şartları ile eğitim kişiliğini şekillendirir. Masum bir bebekten bir canavar yaratmak da mümkündür. Kollarımıza aldığımız masum bebeklere böyle bir şey yapabilir miyiz, bu onlara reva mıdır, düşünmeden geçemeyiz!
Bugün dünya üzerinde kişiliğimizi tanımlamanın diğer bir yolu bağlı olduğumuz ülkenin kimliğinden geçer. Eğer saygın bir ülkenin vatandaşı iseniz size bütün kapılar açılacaktır. Bu da ulusal kimlik sahibi olmakla başlar. Yoksa günümüzde tartışılan kindar, dindar, nefret dolu gençlik ve bireyler yetiştirmek ulusal kimlikten uzaklaşmakla eş anlamlıdır.
Burada kime kin duyduğumuz, kimden nefret ettiğimiz, kime neye göre dindar olacağımız soruları ön plana çıkar ki bu tür insanlar asla bu soruları sorgulayamazlar ve düşünemezler.
Aynı havayı kokladığımız, ekonomik şartlarda yaşamaya çalıştığımız, aynı zorlukları paylaştığımız arkadaş ve vatandaşlarımıza kin nefret duymak, düşmanlık gütmek sağlıklı mı hastalıklı mı bir kişilik ortaya koyar?
Araştırmalar böyle egoları yüksek, geleceğe yönelik umutları bastırılmış, ulusal kimliği yok edilmiş kişilerin bencil ve doyumsuz olduklarını ortaya koymuştur.
Ulusal kimliği silinmiş, kişilere bağımlı hale getirilen insanlar ki yapılmak istenen budur, o ulusları felakete sürüklemişlerdir. İşte Hitler, işte Mussolini ve onlara bağlı SS, ESA, Karagömlekliler gibi.
Peygamberimizin, “Bana bir harf öğretenin kulu kölesi olurum”, “İlim Çin’de olsa bile gidip öğrenin” hadislerinin de yanlış yorumlandığı yada hiç anlaşılmadığı görülmektedir.  İSLAMİYETİN ve Müslümanlığın geleceğinin eğitime bağlı olduğunu görmüş bu nedenle bu hadisleri vazetmiştir.
Kin ve nefreti içinde taşıyanlar ölüme neden olurlar ki hep iki mezar kazmaları gerekir. Dindar olanlar, başka canlının canını almayacaksın emriyle bu çelişkiyi nasıl bağdaştıracaklardır?..
11 Eylül saldırılarını yapanlar binlerce ölüme neden olmuş dinci, kindar ve nefret dolu insanlardır.
4+4+4’lük eğitim almış bu tür nesil oluşturmaya çalışılırken bu konuların gözden kaçırılmamasında fayda vardır.
Cumhuriyet düzeninin eğitim kurumları yok edilmeye çalışılırken,  geleceğimizin, bir ulusun yok edilebileceği göz ardı edilmemelidir.
Hedef, kişilere bağlı aidiyet duygusu ile yetiştirilmiş bir nesilse söylenecek söz “ALLAH SONUMUZU HAYRETSİN” olacaktır.
Allahü Teala, ilk emri; “Allah’ın adı ile oku”, “Ben size akıl verdim hayvandan natık ettim (ayırdım)” derken aklımızı kullanıp, bilimde ilerleyip uygarlaşmanın, hayatta kalmanın yolunu göstermiştir.
Hacı Bektaş Veli de “Bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır”, “Bilim Hakka götürür”,  derken aynı yönü işaret etmiştir.
“Allah’a giden yol bilimin kilometre taşları ile döşelidir”.
Yukarıdaki sözler bize bir şeyler anlatmak için söylenmiştir. Dinci olup bilimden uzak yetiştirilen insanlar ne dinlerine ne de insanlığa faydalı olabileceklerdir. Sadece biat ettikleri kişiye tapmış olurlar ve bu da İslamiyete dolayısıyla insanlığa aykırıdır.
4+4+4’lük eğitim, bireyleri tamamen dar dünyalarına hapsedeceği için düşünülmesi bile çağdışıdır. Kaldı ki kız çocuklarının eve hapsi ileride birey olmalarının önünde, bunun da ötesinde topluma faydalı birey, bilim kadını olmalarını önleyecektir. Bunu kabul etmek, çocuklarımızın geleceğinden vazgeçip onları başkalarının eline terk etmek olacaktır. Kaderleri, gelecekleri başkalarının insiyatifine bırakılan erkek ve kız çocuklarının, bilhassa kız çocuklarının eve hapsi kuma olma ihtimallerini, çocuk gelinleri, pedofil (sübyancılık) olaylarını arttıracaktır.
Buna ne tür anne baba rıza gösterebilir? Bizler anne baba olarak çocuklarımızın kişiliğinin oluşturulmasında rol almayacaksak veya bu rolü başkaları kendi istekleri doğrultusunda yönlendirecekse, çocuklarımızda bizden bir iz olmayacaksa anne baba olmamızda bir anlam kalmayacaktır. 
Eğitim alan kız çocuklarının erken evliliğe karşı çıktıkları bilinmekte bu da bu yöndeki feodal sistemde çökmeye vede başlık parası kaybına neden olmaktadır.
Bu şartlarda  nefret+kin duyguları olmadan dindar olabilmek zor gözükmekte, yeni Peygamberlere biat zorunlu hale gelmektedir.