Nefes almanın bile mümkün olmadığı, olayların ve gelişmelerin anlık değiştiği bir süreçten geçiyoruz. Dolar fırlamış. Doların "fırlamalığı" nereden gelir bilemem. Ama ticaret aleminde kara kara kapkara günlerin gerginliği var. Korku sarıyor dört bir yanı. Adam gibi adam gazeteci Mustafa Balbay tutuklanmış. Yeni bir dalga mı geliyor yine? Bu kez sırada kim veya kimler var? Bilmiyoruz. Öte yandan yerel seçimler var. Konuyu yerele indirgediğimizde, özellikle DSP ekseninde oluşturulan senaryolar o bizim bildiğimiz ?doğrultu tutarlığına? kahırlar çektiren durumların, DSP?lilerin nasıl canını yaktığını hissederken, 2002 yılında Ecevit?i hasta yatağında ilaçsız bırakanların ?dürüstlük? erdemini kullanmalarına bu halkın ise asla prim vermeyeceğine de inanıyorum. 2002?de DSP?yi bitirmek için düğmeye basanların, bu kez Ereğli?de DSP?yi araç olarak kullanabileceklerini kim tahmin edebilirdi? Ecevit bugünleri görse DSP?lilere ne derdi? Teşekkür mü ederdi? Yoksa ?yazıklar olsun size?mi derdi? Yazıp söylenecek çok şey var. Zaman. Süreçte söylenecekler var ise söylenir elbette. Nereden nereye. Koskoca DSP?yi 29 mart için kullananlar bir yanda, kullanılmasına izin verenler yan kolunda. Termik santral belasına ?direkt? karşı çıkanlarla ?endirekt numaracıları? arasındaki farkı elbette vatandaşlar çok iyi süzüyor ve değerlendiriyor. Dışarısı soğuk. Bu kış soğuğu değil. Ülkemin üzerine çökertilmeye çalışılan oyunlar. Kim derdi ki, bu ülkede Cumhuriyetten ve Kemalizm?den yana olanlar birer birer toparlanacak ve sıra sıra cezaevlerine doldurulacak. Kim derdi ki, fırlama dolar durduğu yerde durmayacak. Kim derdi ki, çetelerin bataklığına düzgün bilip tanınanlar da düşecek. Kim derdi ki, resmi dili Türkçe olan Misak-ı Milli sınırlarında bölücülüğe hizmet eden anlayışlar üniter yapıya saldırı amaçlı dil dayatmasında bulunup da kabul ettirecek. Kim derdi ki, sustukça sonsuza kadar susturulmuş toplum olacağımızın farkında olmayan bir yapı oluşacak. Kim derdi ki, işçi ve emekçi kitleleri önderlerinin ulusalcılığından dolayı tutuklanmasına seyirci kalacak. Kim derdi ki, her fırsatta yargıya saldıran siyasal anlayış işine geldiğinde hukuktan bahsedecek. Kim derdi ki, fabrikalar kapanacak. Kim derdi ki, bu ülkenin asil insanları sadaka kültürüne yenik düşüp, ver ağacının dibinde ağlayacak. Kim derdi ki, devletimin valisi ve memuru siyasal baskıya boyun eğip hükümetin memuru olacak. Kim derdi ki, dışarısı hep soğuk olacak. Kim?!! Oysa bugün cumartesi. Şekerleşecektik. Cumartesi şekerini fıkra muhabbetimizle yiyerek, haftanın stresinden uzaklaşacaktık. Olmadı. Dışarısı gerçekten çok soğuk. Ayaz! Biz yine de uzaklaşmayalım o bilinen cumartemizden. Bir şeker sunayım size. Bakalım ne var bu şeker ambalajında. Açtım, açıyorum: DEVLET SIRRI İçip kafayı bulan bir sarhoş, sokakta `öküz başbakan öküz başbakan` diye sayıklıyormuş. İki polis adamı karakola götürmüşler. Sonra adam mahkemeye çıkmış. İdam cezası almış. İdam edilmeden önce cezasının nedenini sormuş: -Bu ülkede demokrasi vardı hani? Herkes istediğini söyler. -Senin suçun o değil ki.. Devlet sırlarını açıklamak...