O’nu sever, bunu sever, şunu sever.

Sadece o sever.

Hem öyle sever ki, kimseye de bırakmaz.

Sahiplenir.

Yani, kendi kendini tekelleştirir.

Böylesine sapkın o kadar grup ya da gruplar bile vardır.

Özel bir gruptur.

Örneğin kutup yıldızını seviyorlardır.

Severler de.

Ne de güzel.

Ama…

Kendilerinden başkasının kutup yıldızını sevmesini hazmedemezler.

Çünkü..

Bu sevgileri ile kendilerine kartvizit  yaratırlar.

Vitrinde olurlar.

Ki, o yıldız için olası bir etkinlik veya ortamda söz sahibi olsunlar.

O’nu veya onları tanısınlar.

Ki, o grup takımı da mutlu olsun.

 

Tabi ki sizlerin de düşündüğü gibi bu dar alanda grupsal takılmanın temelindeki düşüncede farklı duygular vardır.

O duygusallık grup takılmak ve kendilerini özel göstermektir.

Saplantı noktasında kalan ve bir türlü çoğulcu olamayan bu gruplaşmalar sınır tanırlar.

Sınırsallışlıkları da tribünlere hitap etmektir.

Yaşşa varol,

İyi ki varsın/varsınız,

Helal size helal,

Bu grup atraksiyon,

En iyi katır sizde,

Demelisiniz ki, mutlu mu mutlu oluversinler.

 

Yaşamımızda ne de çok gariplikler var ve çevremizde dönüyor.

O katır bu katır.

Kimine de kırk satır.

Dön babam dön.

Dön ki, gösteriş değirmenine su taşınsın.

Sonra da, o suyla bir güzel duş alınsın.

Oysa…

O duş ile temizlenilmiyor.

Temizlik vicdanda.

Yürekte.

Daha önemlisi samimi olmakta/olabilmekte.

 

Şimdi bu durumu kaç katır ile değerlendirelim?

Bir, iki, üç.

Sayısız mı?