Bağımlılık.
Hem de nasıl!
Öyle böyle değil.
Her yerde o!
Her anda da o!
Yolda sokakta,
Otobüste teknede,
Deniz kenarında çay bahçesinde,
Yaya geçidinde muhabbetin deminde,
Ziyaretlerde gezintilerde,
Her yerde o!
O öyle bir şey ki,
Çekiyor içine içine.
Cazibeliyim diyor,
Mutlu ederim diyor,
Renkler bana ait diyor,
Gir koynuma diyor,
Hep “bende kal” diyor.
Aslında demesine de gerek yok.
Herkes orada.
İçinde.
Eliyle oynaşıyor,
Diliyle söyleşiyor,
Dokunuşuyla keyifleniyor.
Karanlığı yırtan ışığına tav oluyor.
O !
O’nun adı bağımlılık.
Gerçeklerden uzaklaştıran ey büyük uyku ilacı.
Toplumsal uyutma.
Oynatma.
Yönlendirme.
Tırı vırı!
En son Büyük Ada’ya geçerken gördüm.
Yaşlı bir kadını tutsak almıştı.
Önünden başını kaldıramadı kadın.
Gözü ekranda, eli hareket halindi.
Fış fış ses geliyordu her atraksiyonunda.
Öyle izledim arka sırasından.
Vapur iskeleye geldiğinde kapattı düğmesine basarak.
Şırk !
Koltuğundan kalktığında gördüm yüzünü.
Ne de mutluydu!
Demek ki kazanmıştı oyunu.
Oysa o da bir bağımlıydı.
Aklına ettiğimin telefona sıkıca sarılıp yürürken, tüm şaşkınlığımla kalkamadım yerinden.
Anlarım çocukları da, ya bu yaşlı kadın.
O da mı?