Kdz. Ereğli?de Tersane sektörünün siyasi rantından pasta kapma savaşında bulunanlar kayboldular.
Bu sektörün kurulmasında nokta kadar katkısı olmayanların konu siyasi ranta geldiğinde mangalların tümünü yan yana dizerek ?biz yaptık!? diye hava basmalarının balonu söndü çünkü.
Çünkü tersaneler bölgesinde büyük bir dram var şimdi.
Dramın olduğu yerde siyasi rantçılar ortadan ustaca yok olur çünkü.
İşçi ?açım!? diye bağırırken bir tane siyasetçi gören var mı?
Yok-tu-lar!
Tersane bölgesinde 6 bin işçi çalıştığını ballı sözlerle anlatanlar, gerek tersane işletmelerinin ve gerekse de bu tersanelerde çalışanların iki yıldan bu yana devam eden feryatlarını duymadılar ki!
Ne tuhaf bu sağırlık işi.
Anında ?duymadım? ayaklarına yatıyorlar.
Tersane işletmesi sistem tıkır tıkır çalışırken neden başına sorun alsın.
Ama şimdi sorunlu.
Sorun bir parça sistemden de kaynaklanıyor.
Türkiye?nin başına ?taşeronlaştırmayı? bela eden Turgut Özal?ın ektiği emek düşmanı tohumların bedelini işçiler ödüyor, işveren ödüyor, devlet ödüyor.
Taşeronların büyük çoğunluğu naylon.
Vuruyor ve kaçıp kayboluyor.
Arada mağdur olan işçiler, diğer muhatap ise işveren.
Devletin vergi ve SSK kayıpları da cabası.
Bilerek batırılan taşeron şirketlerinin yerini hemen bir yenisi alıyor.
Sahipleri aynı.
Resmiyette yok ama, perdenin arkasında onlar.
Ve aranmalarına rağmen bulunamayan da bu naylon sahtekar taşeronlar.
Bunca sorun var iken, rantçı siyasetçiler evde yoklar.
Komşuya oturmaya gitmişler.
Kısır pişirmiş arkadaşları orada bol bol dedikodu yaparak haha-hihi yapıp gönül eğlendireckeler.
İşçiler kardeş.
Peki siyasi rantçılar ne?
Kalleş mi?
Ereğli?de tersane işçileri yürüdü.
Bayram öncesi içeride bulunan ücretlerini alamayan emekçi bebesine süt alamamanın öfkesinde gerildikçe gerilmiş.
İşçi eylemde ama ortada kimse yok.
Yer yarıldı sanki.
Yemek var Musa?nın orada gelin.
Tıpış tıpış koşarlar ya?
Eylemci işçileri dinledim ve düşündüm gün boyunca.
İşçiler uysal kılı kırk yararak demokratik hakkını arıyor.
Devlet çıkıyor karşılarına ?yaptığınız suç!? diye.
İşçi bağırıyor, ?Ben de bu devletin vatandaşıyım. Bizim paramızı vermeyen patronu tutuklayın şikayetçiyiz? diye.
300-400 kişi hep birlikte bağırıyor ve ?patronu tutuklayın? sloganları atıyor.
İşçi ?İşten atarsa atsın ama önce bize olan borcunu ödesin. Biz başka bir şey istemiyoruz? derken içimden ?Haklılar. Verin işçinin parasını? diyorum.
Bir slogan daha duyuluyor:
?İşçiler kardeş patron kalleş.?
Ve yürüdü işçiler.
İnanılır gibi değil; yürüyen ve hak mücadelesi veren işçi de var?
Çevreye bakıyorum süzgün bakışlarımla:
Bir tane siyasi rantçı kimse yok.
Duymamışlar eylemi.
Görmemişler de bu nedenle konuşamıyorlar (mış)!..
Evet işçiler kardeş.
Ama işçilerin sırtından siyaset yapan veya rant sağlayanlar da gerçekten de kalleş!
İşçi aç iken yanında olmayanın, tok iken yanında olmasının anlamı nedir ki; tufeyli olmaktan başka?