Dedi ki, “Ya siz de bu tür haberler yok!”
Dedim ki, “Olmaz! Olmasın!”
Dedi ki, “Niye?”
Dedim ki, “Herkes bir aş pişiriyor, biz de pişmiş aşlara su katmak istemiyoruz.”
Güldü…
 
Daha dün gibi 2014.
Neydi o süreç?
Ne gerginlik!
Ne mücadele!
Derken…
Beklenen son geldi ve çattı!
Çatmak!
Çattıkça itmek!
İttikçe yalnızlaşmak!
Öyle oldu, böyle oldu, şöyle oldu!
Nihayetinde, “değişim” geldi.
Gelmesine geldi de..
Sonra?
Sonrasında beş sene geçmez sanıldı.
Oysa…
Geride ne yıllar var.
Ne seçimler.
Ne geçimler.
Ne geçimsizlikler.
Ne büyümeler.
Ne balonlar.
Ardından, güm güm patlamalar.
 
Bu gözler neler gördü.
Nelere tanık oldu.
Ne danslar gördü.
Kiminde dam yoktu,
Kiminde de kavalye!
 
En net olan ise, hep vefanın sürekli hançerlenmesi oldu.
Bir anda değişti rüzgar.
“Nankörlük yoldaşı” koşunca uçmaya.
Geride kalan hiç de hoş sada olmadı.
Hep, “olmaz! İnanamam!” denildi.
Bugün de öyle.
 
Yıllar hovarda.
Yıllar deli.
Yıllar şaşırtıyor.
Ama…
Asaleti olanları ise tam aksine “Neydim ne oldum” ilkesinden uzaklaştırmıyor.
Keşke.
O yılların içinde saklı kalan hep sevgi olsa.
Samimiyet olsa.
Dostluğun deminde bulunabilmek olsa.
Olsa da, niye olmuyor ki?
Sakatlık nerede?
Kimde?
Ve niye?