Nerede o eski bayramlar diyecek miyim?

Dante gibi yolun ortasını geçtik mi gerçekten!

Bir bayram daha geçti önümüzden!

İlk gençliğimin bayramları anılarımda.

Radyodan Nezahat Bayram okuyor!

Bayram gelmiş neyime!

Anam garibime!

Annemin yitirdiği büyüklerine döktüğü göz yaşları anılarımda.

Singer dikiş makinasında diktiği basma elbise de!

Sahi kınada vardı parmaklarımda!

Mutfakta köyümüzden unutmadığımız gözleme.

İlle de un helvası.

Biraz sonra öğle yemeğinde etli kuru fasulye.

Babam ardından okey masasını kurduracak.

Çayları da arkasından yetiştiriyoruz.

Akşam güneşi kaybolmadan deniz kenarındayız.

Kimi zaman bir sinemada yapıyoruz.

Hüzünle anıyorum.

Aynı hüznü yaşıyorum.

O günleri anıyorum.

*

 

Üzgünüm.

 

Bugünün bayramlarına geliyorum.

Parçalanmış hayatlar.

Dağılmış aileler!

Küskünler!

Yalnızlıklar.

Yalnızlaşmalar.

Gurbetler artık uzakta değil.

İçimizde.

Yüreğimizde.

Yalnızlığımız gurbet.

Hüzünden yüzümü çeviriyorum.

Haydi alış verişe vitrinlere.

Sinema salonlarında koşuşturmalar.

Bir yakından eve gelen bir tabak et.

Gelenek!

Domuz gribi endişesinden öpüşmeler bile tedirgin!

Karşılıklı sevgi enerjisi dağıtan cinsten değil!

Bu bayram.

Günümüz bayramları.

Geçmişten günümüze çook değişti.

Gelişti mi?

Bu gelişim mi?

Adını siz koyun.

Sizin eski bayramlar nasıldı.

Bu gün elinizde ne kaldı.