İnanın şu demokrasi, özgürlük, barış, eşitlik, hakça düzen gibi kutsal sözleri ifade edip de, sonra söylemleri ile yaptıklarının örtüşmediklerini görmekten bıkıyor insan.

Biliyorsunuz, hangi konu ve ne olur ise olsun bir gerçekleri görmeme alışkanlığını kapılan medya türedi.

Olay var olay!

Ama o olaya karşı olan siyasal takıntılarına tutsak olmuş ve dünyayı sadece o pencereden gören sapkın zihniyet/zihniyetler olayı görmüyor.

Kör!

Duymuyor.

Bilmiyor.

Yani pelikan!

Allah Allah!

İnanamıyor insan.

“Nasıl olur?” diyebiliyor ancak.

Bunun somut örneklerini daha önce görmedik mi?

En son birbakanın istifasında yaşamadık mı?

Ve….

Bu olayları görmemeye direnenleri en ağır sözlerle eleştirenlerin, İnce’nin istifasındaki haber karartmasında şu yaptıklarına bakar mısınız?

Bu durum da pelikancılıktır.

Hem de dik alasıdır.

Seversin veya sevmezsin hiç önemli değil.

Destek olursun veya olmazsın bu da önemli değil.

Ancak ortada bir olay var.

Çıkıp da “Memleket hareketi başlatıyorum” diyen ve daha dün göklere çıkarıp toplumun Cumhurbaşkanlığı adaylığında oy vermesi için çaba gösterdiğiniz birinin istifasını görmüyorsanız , sizin ne farkınız var o sansür uygulamakla suçladıklarınızdan?

Al birini vur ötekine.

Bunların tümü pelikan!

İnanın bağıra bağıra dile getirdikleri demokrasi ve özgürlük sözleri hikaye.

Oldu mu şimdi?

Ne diyeceksiniz yarın bir gün yine bir olay karşısında suskun kalanlara?

Siz yine pelikansınız diye manşetler mi atacaksınız?

Peh peh peh!

*

Doğru tektir!

Hele ki konu haber ise toplumun haber alma hakkına ambargo koyan her kim ise ayıp eder.

Mesleğinin ayağına kurşun sıkar.

Etik ilkesini etek yapar!

Yani, o kalemini kırma yürekliliğini gösteremeyenlerden hiçbir farkı kalmaz.

Sonuç budur sağdaki soldaki ey pelikancılar.

Siz, uyguladığınız sansür ve oto sansür ile bu demokrasinin gelişip kurumsallaşmasının önündeki en büyük engellerin başında geliyorsunuz.

Aferin size (!)