Ereğli sokaklarını günlerdir inleten “öpmeynen bir şey olmaz biyolcuk sevsem yârim”  türküsüyle yapılan çağrıyı dikkate aldım ve gittim Erdemir kapısına. Kaymakamlığın resmi miting olarak belirlediği alan çepeçevre güvenlik kontrolü altına alınmış ve genelde otopark olarak kullanılan alanda da birikenler vardı.

Ama alanda polis ve gazeteci sayısı daha çoktu.

Alana yaklaşıp orada bulunanları  gözüm seçmeye başladıkça şaşkınlığın iyice arttı.

Nerede sivil toplum örgütleri?

Nerede muhtarlar, belediye, partiler, sendikalar, TSO, meslek odaları ve diğerleri?

Yoktular!..

Parmakla saymaya kalktığımda 150 rakamını zor buluyordu mitinge destek vermeye gelenler.

Oysa sevgi önemli bir duygudur.

Çünkü öyle davet ettiler.

“Bi yolcuk sevsem yârim” ne de güzel bir söz.

Sevda.

Aşk.

Tutku.

Heyecan.

Ama kimsecikler yoktu.

Hadi bırakın öpmeyi de “Bi yolcuk sevsem yârim” denilmeliydi.

Çünkü…

Kdz. Ereğli’nin hak ve çıkarlarını korumak adına eyleme davet edenler, ciddi sözler söylüyorlardı.

Erdemir Ereğli’ye yüzünü dönmeliydi.

Ereğli’nin havasını kirletiyor ise bunun bedelini de ödemeli ve bu kentteki esnaf ile alış veriş yapmalıydı.

Çağrılarda söylenen o kadar çok vurgu vardı ki, bu sözlerin arasındaki “bi yolcuk sevsem yârim” cümlesini kimi zaman da “sarsam yârim” olarak değiştirerek okumuştu türkücüler.

Kalabalığa baktığımda, ne “sevsem” ne de “sarsam” diyen azdı.

Sanki bir ellerinde cımbız, diğerindeki aynaya bakıp da “umurumda mı dünya” demişlerdi.

Hayret!

Bu durumda gerçekten çok ilginçti.

 

**

 

Ereğli İçin Mücadele Platformu’nun bu mücadelesini doğru bulan da olabilir, yanlış bulan da.

Yanlış bulanlar gelmedi alana zaten.

Ya doğru bulanlar?

Onlar da yoktu gibi.

İşçi Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partilerinin ilçe başkanlarını gördüm yanlarındaki birkaç kişiyle alanda.

Başka?

Göremedim!

Korkmuşlar mıydı?

Ya da platformu kuranları mı ciddiye almadılar?

Bilmiyorum…

 

**

 

Kimi “Eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı” der ama, ne var ise eskilerde var.

Nerede ah o eski eylemler?

“İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız” derken, dağ ve taşları korkutanlar?

Nerede o eski dayanışma ruhu.

Ne var ise eskilerde var!

O kadar!..

 

**

 

Erdemir’in kamu hisselerinin bir bölümü satılırken, “iyi olur, güzel olur, Ereğli açısından çok olumlu olur” diyenler kimlerdi?

Kim bu satışa hayır dedi, kim demedi?

Asıl mesele burada…

Neyse eski defterleri karıştırmak kimseye de yarar sağlamıyor ki.

Erdemir satılırken yan gelip yatanlar, hatta alkış tutanlar Ereğli’nin geleceğine vurulan ipoteğe bilerek ya da bilmeyerek imza attılar.

Günaydın!..

 

Evet her ne kadar kamu ve altın hissesi bulunsa da devletin elinde, bu kurum artık özeldir.

Özel de, kendi penceresinden bakar ve çıkarının emrettiği en radikal kararları da alır.

Özel şirket toplumsal yapıyı düşünmez.

Varlığını sürdürdüğü kentin yaşamındaki önemini sosyolojik açıdan da önemsemez.

Sadece “kâr”ı düşünür.

Siz “haksız” dersiniz, şirket de “sana ne” diyebilir.

Bunun ortak noktasını bulmak ise öncelikle belediye ve tso ya düşer.

Belediye tamam başkanı kavgadan yana değil.  Ama tso gerilimin en önemli adresi. Söz ve davranışları ile eski belediye başkanının üslubundaki yapı ‘diyalog’ yollarını tamamen kapatınca, “konuşabilmek ve tartışabilmek” olanaksız hale geliyor.

Ereğli’de asıl mesele budur!

Bu kentin insanları konuşabilmeli.

Ama küfürsüz.

Saygılı.

Ortak akılda buluşarak.

Sorun budur.

Çözümü de şu anki yapıyla çok zordur.

Bundan dolayıdır ki, konu ilçenin bir kesiminin çıkarı için mücadele olsa bile gereken desteği bulamamaktadır.

Sonuçta Ereğli’ye yazıktır, yazık olmaktadır…

 

**

 

“Ah a benim dedecüğüm yanıya yürecüğim…”