13 gün kaldı Türkiye’nin geleceğinin nasıl şekilleneceğini öğrenmeye.

Demokrasiye; söz de değil de, öz de inananlar için her iki sonuçta “başım üstüne” diye karşılanır elbette.

Ama, demokrasiyi “ben” olarak görenler, sonuç her ne olur ise olsun yine gidip vatandaşları suçlamaya devam ederek, kendi yetersizliklerini görmemeye devam ederler.

Oy veren veya vermeyeni suçlamak kolay iş.

Kamuflaj!

Basitlik!

 

Benim aklıma ise şu takılıyor.

O da şu:

Hepimizin utandığımız ve asla kendimize yakıştıramadığımız bir olay ya da olaylar geçmiştir başımızdan.

Öfkeyle kalkmak gibi.

Keskin sirke gibi.

Agresiflik gibi.

Yakışıksızlık gibi.

Olmuştur mutlaka.

Ya sonra?

Kendi kendimizi affetmeyiz ve hep “Ben bu hataya nasıl düştüm” deriz.

O hata veya  hatalar sırtımıza yük olup, taşımaktan bunalır, kimi zaman da kabuslar bile görürüz.

Peki böyle bir duruma düşmenin sebebi ne?

Zaaf mı?

Kontrolsüzlük mü?

Karakter özelliğimiz mi?

Veya başka nedenler mi?

Var bir eksiklik.

 

Şu geliyor aklıma.

Halk oylamasında hadi “evet” çıktı diyelim.

“Hayırrrr!” diye bağıranları biliyorum tamam kabul ettim. Anketlerde “hayır”ın çok önde olduğu da yazılıp çiziliyor.

Benim ifade etmek istediğim başka bir şey.

2019’da yeni değişiklikler çerçevesinde Cumhurbaşkanlığına tahmin edilen veya edilmeyen biri gitti oturdu diyelim.

Hayırlı olsun!

Tamam da, o kişi bir anlık cinnet geçirirse, kontrolünü yitirirse, sonrasında kendi kendine binlerce kez pişmanlık yaşasa da bedelini ödeyen kim olacak?

Biz !

Hepimiz!

Söylenen, yazılan ve yapılan yorumları şöyle bir değerlendirdiğimde beni en çok korkutan bu.

Kimse “Olmaz!” demesin.

Oldu ya…

Ya sonra?

Allah korusun.

Bir kişinin inisiyatifine bir ülkenin kaderinin bırakılması bana akıl kârı gibi gelmiyor.

80 milyonun işi çok zor.

 

Son sözüm şu:  Sevgi çok farkı bir şey. Seven kişiyi “Neden seviyorsun?” diye suçlamak, baskı altına almak, ötekileştirmek insani bir durum değil. Daha ötesi ayıp! Vatandaşların Sayın Cumhurbaşkanına olan sevgilerini görmemek-bilmemek mümkün değil.  Sandığa gidip “evet” diyecek olanların kafasında bir tek şey var;  o da sevgi. Halk oylamasına da bu sevgi çerçevesinde baktıkları için umurlarında değil Anayasa’nın değiştirilecek maddeleri.  İnanıyorum ki; bu sevgileri olmasa, yüzde 99’u evet’in e’sinin yanından bile geçmez.