Biliyorsunuz  Malatya’nın Doğanşehir İlçesi, Sürgü Beldesi’nde yaşananları.

Alevi bir ailenin köyden göçe zorlandığı olay yetkililer tarafından “münferit” olarak yorumlanırken, yaşanan gerginlik üzerine köyde jandarma nöbet tuttu.

İnançlara özgürlüğü savunduğunu söyleyen bazı kesimlerin bu olayda ortaya koydukları tavır ise elbette insanı insan yapan değerlerle hiç örtüşmüyor.

Tam aksine utandırıyor.

Bu durum insanlık ayıbıdır.

Utanç fotoğrafıdır.

Bu ülkede Misak-ı Milli’ye yapılmış saldırıdır.

Bölücülüktür.

Kardeşi kardeşe düşüren bir tezgahtır.

Provokasyondur.

Daha önce yaşanan acılardan ders alınmadığını ortaya koyan bir iğrençliktir.

Bunun ötesi berisi olmaz

 

Bu tehlikeli olayın ayrıntılarında benim yakaladığım ise bir gazetecinin sözleri ve tavrıdır.

Daha önce Sivas’ta da yerel basının tahrikinin de etkili olduğunun öne sürüldüğü olayda aydınlarımız diri diri yakıldı.

Kan aktı Sivas’ta.

Acı bulutları ülkemin her yanında gözyaşı oldu.

Unutulmayacak bu acı her yıl canımızı bir kez daha yakıyor.

O olayı yapanlar utanıyor mu bugün bilemeyiz ama olay tüm sıcaklığı ile taptaze.

İçimize yüreğimize oturdu çünkü.

Unutulur mu vahşet?

 

Olayda benim ilgimi çeken bölüm ise gazetecilikle ilgili.

Muammer Yaşar isimli bir muhabir, "Aleviler Müslüman mahallesinde salyongoz satarlarsa tıpkı Sivasımızda olduğu gibi sizi yakarlar" demiş.

Akıl alır gibi değil.

Toplumsal barışı koruyup topluma ışık olma gibi bir sorumluluğu olan gazeteci bunu der mi?

Der!

Bu tür gazeteciler mesleğin böğrüne saplanmış ve öylece duruyorlar.

Sayıları çok.

Her yerde de var.

Genelde de yerelde de.

Ruhsal sağlığı yerinde olmayan bu gazeteci takımı meslekteki denetimsizlikten yararlanarak her koşulu değerlendirerek sızmaya devam ediyor.

Sonra da ellerine aldıkları kalemle de böyle barışı yok edecek ve savaş çığlıkları atan yazı ve sözlerle toplumu geriyor.

Yazık!

Yazık bu tür kişilerin aramızda dolanmasına.

En büyük yazık da, kayıt dışı ile mücadele etmeyip görevini savsaklayanlara