Bir Ramazan ayı daha geldi ve gidiyor işte.

Önemli olan sağlık.

Sağlık olduktan sonra; Ramazanlar, bayramlar, yeni yıllar, ana-baba günleri vesaire daha çok kutlamalarda buluşur aileler ve dostlar.

Önümüz Şeker Bayramı.

Şeker Bayramı sözüne kızanlar, “Hayır! Ramazan Bayramı” diye düzeltme yapar.

Ha şeker ha Ramazan !

Önemli olan bayramda bayramın tadında buluşup özlem gidermek değil mi?

Önemli olan bu da, yaşamını dayatmalara adamış olanlara söz anlatmak zor.

İlla ki böyle…

İyi tamam öyle.

Öyle olsun.

Önümüzdeki bayram şeker değil, Ramazan….

 

Bayram tadımız daha şimdiden bozuk ama.

Kan var.

Gözyaşı var.

Ölüm var.

Öldüren de ölen de aynı dine mensup ama……

Her ikisi de “Allah” diyor.

Kelime-i Şahadet getiriyor.

Ve birbirini öldürüyor…

Cinsiyet tanımadan öldürüyor.

Çoluk-çocuk ayırt etmeden öldürüyor.

Elinde kestiği insanın başı ile fotoğraf çektirerek öldürüyor.

En çok kan içici kendisinin olduğunu ilan ederek öldürüyor.

Ölümün her türlüsünü tattırarak sözüm ona dinine hizmet ettiğini de söyleyebiliyor.

 

Önümüz bayram.

Dünyada bir tiyatro oynanıyor.

O tiyatronun başrol aktör ve aktrislerini herkes biliyor.

Gizli saklısı yok bu oyunun.

Oyun açık oyun.

Figüranları da biz.

Hepimiz.

Öldürüyoruz birbirimizi.

Yakıyoruz.

Kesiyoruz.

Biçiyoruz.

Ve yok ettiğimiz canlarla da övünüyoruz?

Sahi biz kimiz?

Kim için can alıyor ve kim için övünüyoruz?

 

Önümüz bayram.

Bayram kutlayacağız tepeden tırnağa kan içinde.

Biz bize.

Birbirimizi öldürmek isteyerek ve de öldürerek…

Bu nasıl bir insanlık ise...