Maden kazası ile Türkiye’nin gündemine girdi Zonguldak.

Yani ölümle.

Maden ocaklarındaki kazalarla anılan Zonguldak’ın kaderinin ne olduğu Başbakanda “Bu mesleğin kaderinde maalesef bu var. Bu mesleğe giren kardeşlerim bunu bilerek giriyorlar” sözleriyle özetledi.

Kızsak da gerçek bu!

Bu kader Zonguldak’ın.

Hep üreten Zonguldak.

Hep veren.

Hep katma değer sağlayan.

Ve hep itilen de Zonguldak.

Kader değil de ne?

 

Zonguldak taşkömürünün memleketi.

Uzun Mehmet’in Kandilli’den gelip Köseağzı’na akıp giden Neyren deresi yatağında bulduğu siyah taş parçalarının karaelmas olması ile var olan Zonguldak kadersiz çünkü.

Kaderini  de kendisi yazıyor.

Tepkisiz ve sessiz Zonguldak.

Elindeki ekmeği alın çalanlara da hiçbir şey demeyen Zonguldak.

Hizmet alamayan ve adeta gözden çıkarılan Zonguldak, işte yine ölümlü kazayla gündemde.

Türkiye Zonguldak’ı konuşuyor.

Kömürü konuşuyor, madencileri konuşuyor, taşeronlaştırmayı konuşuyor.

Konuşan konuşana.

Sonuçta, taşeron çalışanları ölüyor.

TTK çalışanları da ölüyor.

Maden kazaları kaderimiz ya.

Zonguldak’ın taşı toprağı altın ama Zonguldak fakir fukara.

Yolu yok.

İzi yok.

Demiryolları sökülüyor.

Denizinden bir tane yolcu vapuru geçmiyor.

İlk kömür işletmeciliğinin yapıldığı Kandilli’nin yoluna bir viyadük bile yapılmayarak, tünellerde saçma ve anlamsız arayışlar sürdürülüyor.

Zonguldak bu.

Sendikası ve sendikaları iş-emek-özgürlük yerine işveren tavası çalıyor.

Ding dong!

Seçilenler de Ankara’ya selamsız gidip gelirken hizmet yerine Zonguldak’ı hiç düşünmüyor.

Zonguldak mağdur.

Zonguldak hasta.

Zonguldak ağlıyor.

İlginçtir, Zonguldak’ı anlayan da yok.

 

Ortalık sessiz.

Ortalık kömür karalı.

Ortalık bir tutam kara saçlı kara yazgı.

Ortalık kimliksiz.

 

Aklıma Şemsi Denizer düşüyor.

“Bir o vardı!” dediğimde boğazım kuruyor.

Yutkunamayanlardan biri oluveriyorum.

Susuyorum.

Suskunlar arasında olduğumu bile bile susuyorum.

Kime ne söyleyeyim?

“Özerkleştirmeyi” bile telaffuz etmeyi unutanlara mı hatırlatma yapayım.

Boşuna olur.

Herkes dümeninde.

Düzenin içinde yüzüyor.

 

 

ATATÜRK’E HAKARET

 

CHP’nin istifa etmek zorunda bırakılan Genel Başkanı Deniz Baykal’ı hoş tutmak için bazı senaryolar üretiliyor.

Bunlardan bir tanesi “Onursal Genel Başkan” sıfatı oluyor.

CHP’nin onursal genel başkanlığına Baykal’ı önermek, dil hatasının ötesinde bir anlam ifade ediyor.

Bu partinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

Atatürk’ün kurucusu olduğu bir partide bir başkasının “onursal başkan” olarak ilan edilmesi, Mustafa Kemal’e yapılmış en büyük saygısızlık olur.

Ayıptır.

Haksızlıktır.

Haddini bilmemezliktir.

Umarım CHP böyle bir yanlışa düşürülmez!

 

Bir ayrıntı da şu:

Bu partinin diğer genel başkanları arasında İsmet İnönü ve Bülent Ecevit’te vardır.

Baykal’a verilecek “onur”, Atatürk’ün dışında diğer genel başkanlarının ailelerini de incitir.

Kaş yapmak isteyenler, göz çıkarmamaya dikkat etmelidirler.