Babaların, “Ceketimi satar seni okuturum” dediğini bilirsiniz, peki bir şairin, dergisinin yeni sayısı için ceketini (bazılarına göre palto) sattığını biliyor muydunuz? Orhan Veli’nin Yazı İşleri Müdürü olduğu Yaprak adlı dergi de şair gibi kısacık ömürlüdür. 1 Ocak 1949’da çıkan, on beş günde bir yayımlanan dergi sadece yirmi sekiz sayı sürdürebilir yayın hayatını. Şair, derginin masrafları için ceketini satar, Abidin Dino’nun hediye ettiği tabloları satar ama gene de getiremez derginin devamını.

Orhan Veli, Necip Fazıl’ın 1936’da çıkardığı aylık bir dergi olan -onun ömrü de on yedi sayıdır- Ağaç’a bir şirini yollamış, Necip Fazıl, yayımlamaya söz verdiği halde dergiye koymamıştır şiiri. Orhan Veli heyecanla almıştır Ağaç dergisinin o sayısını. Ama şiiri yoktur. Fazıl, şiiri yayımlamadığı gibi şaire geri de vermemiştir. Bunun üzerine Oktay Rıfat’la şu dizeleri yazarlar:

Ağaca bir taş attım

Düşmedi taşım

Düşmedi taşım

Taşımı ağaç yedi

Taşımı isterim

Taşımı isterim

Nazire yapmayı sever bizim şair. Ahmet Haşim’in “Akşam yine akşam / Göllerde bu dem bir kamış olsam” dizelerine karşılık olarak “Bir de rakı şişesinde balık olsam” mısrasını yazdığını biliyoruz. Acaba diyorum Yaprak da Ağaç’a nazire olsun diye konmuş bir ad mıydı?

Neyse efendim, biz konumuza dönelim. Şair, Ankaralı dergiyi kapatıp İstanbul’a döner. Kasım ayında tekrar gider Ankara’ya, İstanbul’a geri döndükten iki gün sonra da ölür. Erken ölümünde bu Ankaralı derginin onda yarattığı baskının da bir payı var mıdır dersiniz?

Yaprak, siyasi yanı da olan bir dergidir. Nazım Hikmet için üç günlük açlık grevi yapan Garipçilerin sözcüsü olur. Türkiye siyasetinin eleştirmeni olur. Garip akımının dili olur.

Veli’nin ölümünden sonra arkadaşları onun anısına son bir baskı yaparlar Yaprak’a. “Son Yaprak”tır bu baskının adı.