Allah akıl vermiş, bu akla bir de fikir versin inşallah!
Amin!
Amin demesine amin de; olaylara baktığımızda amini hak eden var amı?
Veya hak edenlerin oranı kaç?
Çünkü öyle olaylar medyaya yansıyor ki; “pes yani!” dememek mümkün değil!
Hele ki sosyal medya dolaplarının içine bakınca.
Kadın gömleğinin bir iki düğmesini açıp azıcık aralıyor, gelsin cukkalar.
Sazan sağanak yağmuru başlıyor.
Düğmeyi açan “hani hani” diye yemleme yaptığında hemen dönüş yapıp “alsana mani mani” diyorlar (mış)!
Vay anasını vay!
Saatte 100 bin lira kazanıyormuş çatalının ucunu gösteren.
Ya tamamını gösterse?
Milyonlar mı kazanacak?
**
Bu sosyal medyanın kerizlerinı söğüşleyen uyanıklarına fenomen diyorlarmış.
Fenomen?!!
Çok yaldızlı bir şey gibi duruyor !
Anlamını araştırdım “Fenomen (Fransızca: phénomène veya görüngü), duyularla algılanabilen şey. Fenomen kelimesi, bazılarınca sadece şaşırtıcı şeyler için kullanılsa da, genel kullanımda böyle bir anlamı bulunmamaktadır.” diye çıktı karşıma.
Ne de cilalı.
Merak ettim “Görüngü” nün ne olduğunu.
Türk Dil Kurumu “gözlenebilen, duyularla algılanabilen her şey, her olgu ve olay.” Diye yorumluyor.
Her neyse bizim izleyerek gördüğümüz uyanıklık bunun adı. Kısacası; toplumdaki salakları tek tek bulup ayakta soyarak köşeyi dönen demek değil mi?
Öyle!
Ne diyor son yakalanan 150 milyonu cukkalayan ve de nitelikli dolandırıcılık suçlaması ile gözaltına alınan fenomen çift?
"Biz onlardan borç para aldık. Asıl onlar tefecilik yaptılar. Asıl suçlu onlar."
Helal size!
Aramızda kalsın da, haksız da değiller hani!
**
Aynen şu bizim anlı şanlı topçularımızın paralarını iç ettiği öne sürülen bankacı gibi.
Orta zekalı birinin böyle bir tufaya gelmemesi gerektiği iddia edilirken, milyon dolarlar havada uçuşuyor.
Ne para var bu topçularda?
Bir değil, beş değil. Onlarca milyon doları çantalarla gönderiyorlar banka müdürüne “bastır bastır paraları Leyla’ya” der gibi.
Pavyonlarda saçılmaz öyle para.
Sanki haydan gelmiş ki, huya transfer ediyorlar.
Sebebi ne?
Daha çok kazanmak.
Kazanma derken faiz!
Ha, birdenbire aklıma geldi; Körfez savaşında ne demişti ünlü siyasetçi; “bir koyup üç alacağız!”. O öyle demişti de, sonunda birin üçünü değil, üçün birini biz almıştık.
Bu topçular o sözü de unutmuşlar ki, çok çok kazanırken iyi olan faizli saadet zinciri kopunca, başladılar ağlamaya “devlet bizim kurtarsın!” diye.
Devlet dediği biz!
Sen, ben, o! Hepimiz!
Ya şu sırtımızda ne kadar çok asalak var.
Besle besle bitmiyor.
Bitmedikçe yenileri de gelip yapışıyor.
**
Her yerde yolunu bulma var.
Bulan bulana.
Götüren götürüne.
İşte akıl orada stop ediyor.
Akıl akıl gelip takılıyor oraya.
Çünkü yok!
Aklı olmayanlara ne diyorlardı?
Aptal!
Aziz Nesin’in mecazi anlamda kullandığı böyle bir sözü vardı, hatırladınız mı?
'Türkler'in yüzde 60'ı aptaldır.'
Ne çok kızdılar ne kızdılar o yıllarda.
“Kızan kızsın ben dönmezem yolumdan” diyenler diyeceğini dedi de, 12 Eylül Anayasasına yüzde 92 evet oyu çıkınca, yüzde 60 rakamını çok az bulanlar bile oldu.
Oran gününe göre değişiyor.
Aptal/aptallık borsamız var bizim.
İnenleri de var, binenleri de!
**
Görünen o ki; sosyal medyada, çatalın ucunu da görmek için iki düğmeciğini açana binlerce lirayı seve seve bastıranlar ile milyon dolarları tefeci bankacıya isteye isteye kaptıranları görünce, bu borsa daha çok iş yapar dememek mümkün değil!
Zorlama da yok ki!
Bir tarafta verenler, diğer tarafta da alanlar var.
Sektör bu!
Allah herkese akıl vermiş. Sen aklını iyi kullanamıyor ve aptallar borsasında dans etmeye kalkıyorsan, sonucuna da katlanacaksın..
Aptallığın hiç lüzumu yok ki!