Eskiden (!) Pazar günleri TRT 1’de kovboy filmlerine aboneydik değil mi? Havalar soğumaya başladı ya, akşam beşte her yer karanlık. Beşten sonra, iki kelam edilecek bir mekan yok ki bölgemizde. Şiir, söyleşi veya felsefe günleri üzerinde dostlar sofrası kurma konusundaki taleplere ilaç oluyor Gül Güleryüz ve sanal da olsa, oluşturduğu “Gülce” de bireysel veya toplumsal duygu ve görüşler paylaşılabiliyor en azından.

Ya sabahlar?

Hava soğuk.

Bu nedenle Pazar günleri kovboy filmleri için TRT’nin karşısında yaklaşık iki saat geçirerek güne başlayanlardanım.

Ya sonrası?

Çevre turları…

Geçen hafta plansız programsız çıktığımız çevre turunda, klişe söz ile “içimizden bir ilçe” Alaplı’ya yaklaştığımızda Pidos’un orada koskocaman bir levhada çiçeği burnunda belediye başkanı Nuri Tekin’in fotoğraflı ‘hoşgeldiniz’ yazısı dikkatimi çekti. Saygı duyulan bir belediye başkanı olarak bildiğim Nuri Tekin’in yerine olsam o kocaman fotoğrafı da ve ilan panosunu da söker atarım.  Bana ‘görmemişlik’ olarak geldi o pano ile üzerindeki fotoğraf. Ne gerek var ki?  Dahası yerel yönetimler, gürültü, görüntü kirliliği ile mücadele etmeli. Abuk subuk tabelalar ve yüksek sese karşı çok yönlü önlemler almalı. Hele hele şu düğün ve asker uğurlama konvoylarının yarattığı trafik çilesi ve korna rezilliğine  ‘dur’ demeli.

O tabelanın şaşkınlığı ile Alaplı’ya yöneldim bir anda ve   “Şu Çimenoğlu’nun projelendirdiği dere boyundaki balık satış yerlerine bakalım” dedik ve park ettik ilçeye tersten giriş yaparak.

O lokanta ve balık yerlerinden oluşan çöplük yıkılmış. Tek katkı  dükkanlar yapılmış.

Vay be! Alaplı’ya bile yıllar olmuş ya gelmeyeli. Önünden geçip durduk sadece.

Anlaşılan şu ki yol çok darbe vurmuş bu ilçemize.

Dükkanlar güzel mi güzel…

Ama en kolay işi yapmaya hemen soyundum.

Şimdi eleştiri zamanı.

İki tane paratoner kurularak yıldırımlara karşı önlem alınan dükkanlar yakın zamanda çanak antenlerle kirletilecek anlaşılan. Merkezi bir anten yapıp dağıtamamışlar kabloları.

Klima konusu ayrı bir kirlenme. Tüm dükkanlar delinecek, o kalın borular ve elektrik kabloları dolanacak. İnşa halinde düşünülmemiş anlaşılan.

Sonra yağmur suları. Bir sağanakta derenin yanındaki dükkanlar sel altında kalırsa hiç şaşırmayın. Parke taşları döşenmeden boru koymayı unutmuşlar mı ki? Yok unutulmamıştır, olsa olsa  “burası dereye yakın bir şey olmaz” denilmiştir.

Bakın dünyanın en kolay işi olan eleştirilere bir başladım ve daha aracı park eder etmez yaylım ateşi ile kavuruyorum ortalığı (!)

 

**

 

Alaplı’ya eskiden et mangala çok gelinirdi. Şimdi öyle mi bilmiyorum. Balık satış yerlerinde dere kenarına konulan masalarda ızgara balık keyfini  yaşıyor vatandaşlar. Ne hoş ..

Dere boyu kavaklar yok Alaplı’da. Dere boyu eski çay bahçesinde doğru yöneldiğimizde, doldurulan alan üzerindeki düzenlemeleri gördük. O alanın deniz yakasında olta balıkçılığı yapan onlarca vatandaşı fotoğraflamak ayrı bir keyifti. Göz alabildiğine doldurulan o alan, iyi değerlendirildiğinde sadece Alaplı’nın değil, bölgenin nefes alabileceği bir ortamı yaratır. Ama illa ki yol. Karayollarının bölünmüş yol projesinin revize edilmesi sağlanmalı ki, bu alanlar cazibe merkezi olabilsin. Ki bu alanların tümü de kamu. Kamuya ait alanlar sosyal yaşam alanı olarak bölgeye neden hizmet etmesin. Sürtüşmeden ve çözüm üreterek bu yol sorunu çözümlenirse Alaplı gerçekten belini büken bu kambur durumdan kurtarılır.

 

O eski çay bahçesinde iki bardak çay içmek ise işkence oldu.

Gürültü.

Müzik sesinin yanında darbeli bileyiz ile yapılan çalışma tam bir işkence!

Diğer gürültüleri de üzerine eklediğinizde bir çay bahçesinde iki bardak çay veya kahve ile dinlenmeniz mümkün değil.

Eleştirilere devam.

Atatürk Anıtı orada. Yanında da bir gecekondu. Faruk Çaturoğlu o gecekonduyu dikti Atatürk Anıtı’nın görkemini saklamak için. Çimenoğlu göreve gelmeden ‘kaldıracağım’ dedi ama seçildikten sonra ‘korktu’ ki söküp atamadı gecekonduyu.  Şimdi Nuri Tekin geldi bakalım o ne yapacak? Atatürk Anıtı’nın yanındaki  şimdi İtfaiye olan gecekonduyu sökmeye gücü ve yüreği yetecek mi?

Yürüdük çarşıya doğru…

Alaplı bildiğimiz ilçe.

Değişen bir şey yok dere boyundaki lokantaların dışında.

Rampalı Çarşı’dan öteye bile gittik. Hükümet ve Adliye binalarının önünden Emniyete iniliyor. Çarşı merkezinden geçerken de usta birliğim olan Mardin Kızıltepe’deki 117. Seyyar Jandarma Alayı’ndan asker arkadaşım Sabri Gelgeç geliverdi aklıma. Sabri vefat edeli çok oldu. Berber dükkanı vardı Sabri’nin. Uğradım dükkanına. Baba mesleğini oğlu devam ettiriyor orada.

Yıllar neler getirip götürüyor bizlere.

Alaplı turumuzu sonlandırmadan, akşam 5 de hayatın tamamen konutlarda devam ettiği ilçeye göz gezdirirken bir anda  ışıl ışıl olacağı yılları hayal ettim.

Neler olmaz neler?

Çokları geldi gitti işte.

Şimdi  sıra Nuri Tekin’de.

Gidenler ne iz bıraktı geriye bunu en iyi Alaplılılar bilir.

Geriye “ hoş bir sada” bırakabildiler ise ne mutlu.

“Of be iyi ki gitti/gittiler” deniliyor ise gerçekten yazık.

Nuri Tekin ‘in “ayinesi” bilinmiyor.

Zaman ne ki.

Su!..

Su gibi akıyor her şey.

Alaplı’da da, yaşamda da…