“Sessiz atın çiftesi pek olur” derler.

Sessiz at?

Yani dörtnala koşarken mi sessiz kalmış?

Kişnemiyor mu?

Ayakları her yere vuruştu titretmiyor mu artık?

Veya, ağzı var dili yok bir durum mu var?

İçten pazarlıklı bir durum mu var?

Ağzı olan konuşuyor işte.

Doğru zamanda, doğru şekilde ve hedefi onikiden vurarak!..

 

“Durdu durdu vurdu" derler kimi zaman.

Böyle bir şekil işte.

Sessizliği şarja da yoranlar olur.

Güç toplama gibi.

Şarj olur, ve tüm gücüyle vurduğunda nefes keser.

Bitirir.

Sanki penaltı atar gibi.

Nefesler tutulur.

Gözler kapanır.

Vurur santrafor.

Aleks sanki.

 

Sessiz at şarkı söyler mi?

Ya da şarkı sözü yazar mı?

Kır mıdır?

Veya simsiyah!

Attırır mı ki çiftelerini.

İki seksen üç yirmi bir doksan.

 

Ortalık sessiz.

Sanki büyük bir fırtına öncesindeki derin sessizlik kesiyor her yeri.

Bu vatan.

Bu toprak.

Bu bayrak.

Bu halk.

Bu gelecek.

Bu dünya.

Ve üzerinde yaşayanlar.

Sessizliği Wikileaks’in belgeleri bozuyor.

Üf.

Sıktı bunlar da.

Bu belgeler arasında ABD’nin eski Ankara Büyükelçileri Eric Edelman ve James Jeffrey'in de raporları da varmış ya.

Bakar mısınız?

Bir ara Emeğin Başkenti’ne bile gelmişlerdi.

Niye ki?

 

Sessiz at şarjda ki herhalde bunları dile getirmiyor.

Perde arkasını.

Önünü