Böyledir böyle.

Hep böyle.

İsimler değişir.

Yer değişir.

Şekil değişir.

Hatta şarkılar değişir.

Ama sonuç değişmez.

Çok da uzağa gitmeden hissedersin.

Nefesinde.

Gözlerinde.

Sesinde.

Sarılışında.

Elini tuttuğunda bile.

Değişmiştir çünkü.

Kaymıştır yüreği.

Yeni bir heyecanın koynuna hazırdır artık.

Belki de girmiştir bile o dünyaya.

Elleri titremeden.

Geride bıraktığını umursamadan.

Koptuğu dünyadan yenisine yıldız gibi yerleşerek heyecanın h sından başlamıştır.

Elbette gelecektir; e si ve diğerleri heyecanın.

Sırayla.

Her yeni harfte daha çok mutlu olacaktır.

Çünkü mutluluğa hazırdır.

Ne kadar çok değişim o kadar çok heyecan.

Ve bir o kadar da tat!

 

Hep böyledir böyle.

Alırlar kullanırlar ve atarlar.

Atılmışlığı da hazırladıkları oyunlarla örterek siyah yıldızlara selam gönderirler.

Bir daha görüşmek üzere.

Bunun adı da laftır ya.

Dokunuşların ürpertiye dönüştüğünü her hissedişte yıkılır  dünya.

Kararır gündüzün tam ortasında.

Güneş bile sönüverir o anda.

Saatlerce,

Günlerce,

Aylarca.

Bedeli  çok ağırdır.

Sersemletir.

Darmadağın da eder.

Yutkunamazsın.

Düğümlenen boğazından çıkamaz cümleler.

Daralır her şey.

Siyahlaşır.

 

Hep böyledir böyle.

Bir varmış bir yokmuş.

Evvel zaman içinde kalburda saman  içinde.

Yuvarlanıp giderken bir yerlere.

Işığı bulup da  tutunmanın özgürlüğünde.

Her yer karanlığa keser bir anda.

Bitiş düdüğüdür bu.

Bitti…

Bitmeliydi de.

Bitirmeliydin.

Öyle oldu.

Kara tren gelmez ola, düdüğünü çalmaz ola.

Taktın sepeti yine koluna, gir bakalım o beklediğin canının yanmışlığının yoluna.

Bir yanar.

İki yanar.

Üç yanar.

Bu hep böyle yanar.

Bir daha aşk mı.

Yapma.

Tövbe et.

Aşksız bir temelde bulunmayı bir dene.

Kimbilir.

Belki aşk mutsuz ediyordur seni.

Bu nedenle olmuyordur.

Derler ya; davul da dengi dengine.

 

Hep böyledir hep böyle.

Rüzgar  hep savurur.

Şimşeklerde hep vurur.

Sonrası ise bilinen film sahnesi.

Acı.

Sızı.

Silkiniş.

Ve yeniden yola koyuluş.

 

Başka seçenek yok ki.

Olamaz da!..