Hayatımız yalan.

Hayatımız palavra.

Alın işte bir örnek daha; 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı.

Altını bir daha çizeyim "ÇALIŞAN GAZETECİLER BAYRAMI."

Neymiş?

ÇALIŞAN GAZETECİLER !..

Çalışan gazeteciler kim?

Emekçiler.

Haberin içinde yaşayanlar.

Haber mutfağına malzemeyi de getirerek pişiren ve servis edenler.

Ama sadece servis.

Sonrası yani işin haber mi/rant mı durumunu değerlendirecek olan patronlar.

O servis halka ulaşır mı?

Ulaştırılmayıp başka amaçlar için kullanılır mı?

Bilinmez...

Orası epeyce karışıp guruşuk.

Patron ne derse o!..

Ötesi palavra.

Bu nedenle "ÇALIŞAN GAZETECİLER BAYRAMI" çok önemli.

Önemli olmasına önemli de, özellikle yerel basında çalışan gazeteciler kim?

Gerçekten de, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi'nin kriterlerine uygun ve bu olması gereken koşullara sahip midirler?

Yorumunu kamuoyu yapsın...

 

Durum şudur:

Bir: Türkiye'deki tüm gazeteci derneklerinin başkan ve yöneticileri yüzde 99 PATRONDUR. Patron ile gazetecinin aynı çatı altında bir arada olması ise eşyanın tabiatına aykırıdır.

İki: Gazetecilerin sosyal güvenceleri hiç yoktur.

Üç:  İş sözleşmesi ve bu sözleşmenin bağlantıları ise gündeme hiç gelmez.

Dört: Sansürden önce en büyük engelleri oto-sansürdür.

Beş: Büyük oranda çalıştıkları gazetelerin işyeri açma, çalıştırma ruhsatları bile bulunmaz.

Altı: İletişim özgürlüğü mücadelesinde hep yalnızdırlar.

Yedi: "At sahibine göre kişner" yayın politikasına mahkumdur.

Sekiz: Her türlü baskıya açık alan çalışırlar.

Dokuz: Gelecek endişesi diye bir kavram hiç akla gelmez, çünkü geleceğinin g'si bile yoktur.

On: Mesleki saygınlık ise kötü örnekler nedeniyle ayaklar altındadır.

Devamı mı?

Bu kadar yeter...

 

Bu nedenle 10 Ocak Gazeteciler Bayramı fasa fisodur.

Şov aracıdır.

Gazetecilerin değil patronların dans pistidir.

Ayrıca gazeteciliği her alanda ezip yok etmek isteyen sözüm ona basın özgürlüğünü savunanların da kendilerini kamufle ettikleri bir gündür ve  fırsatlarıdır.

Açık ve net: Türkiye'de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı, aynen 24 Temmuz Basında Sansürün Kaldırılışının yıldönümü kutlaması gibi palavradır.

Ben inanmıyorum !

Koşullar değişmediği sürece  asla inanmayacağım.

İnananların Bayramı (!) kutlu olsun...