12 Eylül dönemindeki “Barış Davası” olayını hatırlayınınız var mı?
Bilenler bilir.
Adı “Barış” olan derneğin başına gelenler pişmiş tavuğa bile gelmedi.
O karanlık dönemde ülkenin aydınları hapislere atıldı, yargılandı ve nihayetinde tümü de berat etti Çileli yıllardı.
Zordu konuşmak.
Hele ki sesini çıkarmak.
O yıllar ile bugünü elbette yanyana koymak mümkün değil.
Peki ya bu günlerde cadı avına dönüştürülen aydınlar bildirisi ne iş?
“çocuklar ölmesin” çağrısı yapan bugünün aydınlarının bildirisinin özünde ne yazık ki, bölücü terör örgütünün yarattığı yangın gözden kaçırılırken, hedefe bu ülkenin güvenliğini sağlamak ile görevli olanlar oturtuldu.
Akım derken, b… mu dediler?
Belki !
Bu aydınlara göre; ülkeyi bölmek isteyenler kurtarılmış bölgeler ilan edip o bölgede yaşayan halkı terörle sindirecek ve bu ülkenin güçleri de bu olaya seyirci kalacak!
Öyle mi?
İşte bu noktada kendilerine aydın diyenler ile benim gibi düşünen ulusalcılar ayrışıyor.
Barışı ve özgürlüğü savunurken, terörün çıkış sebebinin sorumlusu olarak devleti göstermek aydınlara (!) yakışmadı.
O örgüt ne iş?
Kimin maşası?
Neden elinde silah var?
Niye insanları öldürüyor?
Neden ülkesinin ulusal birlik ve beraberliğine saldırıyor?
30 küsur senedir akıttığı kanları neden durdurmuyor?
Bunu es geçeceksin ve sonra da bölünmeye giden yola kırmızı halı döşeyen sözlerle “barış” diyeceksin.
Olmadı.
Ülkemizin bir Misak-ı Milli sınırları vardır. Bu sınırların içinde de laik Türkiye Cumhuriyeti kazanılan savaş sonrasında kurulmuştur. Bu Cumhuriyet sonsuza dek yaşayacaktır. Yaşatılması da bizim namus ve şeref borcumuzdur.
Bu iki kırmızı çizgimizi kabul etmeyenler olabilir. Kabul etmemenin ötesinde yıkmak da isteyebilirler.
İzin mi vereceğiz?
Asla…
Eşsiz Önder Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmek, parçalamak ve yok etmek isteyenler sürekli fırsat kolluyor.
Aydınların birinci görevi bu tehlikeye karşı toplumu karşı olan sorumluluklarını yerine getirmek için uyanık olmaktır.
Bölücü terör örgütünü akıttığı kanı ve öldürdükleri çocukları unutturmak değildir.
Türkiye’nin başının belası olan bu terör örgütü ile şu veya bu şekilde yanyana olmak vatan hainliğinden başka nedir ki?
Güneydoğu yangın yeri.
Aydınlara (!) göre devlet yargısız infaz yapıyor.
Bu söz ve görüşler bölücü örgütün sesidir.
Yandaşlığıdır.
Alçaklığıdır.
Çocuklar ölmesin.
O coğrafyada barış güvercinleri uçsun.
Halaylar çekilsin.
Orada akan o kanı durdurmanın ilk şartı da, terör örgütüne destek olmaktan vazgeçmektir.
Zonguldak’ta onbine yakın madenci şehit oldu ocaklarda. Onbinlercesi yaralandı. Gençler ve çocuklar jandarma dipçiği ile maden ocaklarına sürüldü.
Ama bir tek Zonguldaklı eline tüfek alıp devletine kurşun sıkmadı.
Hep devletinin yanında oldu, devletim dedi.
Gün devlete sahip çıkma ve her türlü belaya karşı yürek yüreğe olma zamanı.