Tarih 19 Kasım 2023 ve günlerden Pazar. İstanbul’un Karadeniz yakasında 130 km hız ile esecek fırtınadan söz eden meteoroloji tahminleri bir hayli sapma ile Ereğli’de gerçekleşti. Fırtına ve sağanak yağış sonrası Ereğli çarşı merkezini sel götürdü, sahili de fırtına vurdu.

Bir gemi ikiye bölünürken,  bir diğeri de 12 mürettebatı ile battı.

Hükümeti yönetenler Ereğli’ye gelip açıklamalar yaptı ve zararın büyüklüğüne dikkat çekti.

İzledik!

**

Burası Karadeniz. Bu bölgede o kadar çok  ne fırtınalar ne seller yaşandı. Köprüler yıkıldı, Düzce yolu kapandı. Köylerle ulaşım sağlanamadı. İş makineleri ile ağaçlardan insanlar kurtarıldı. Koskocaman köy kaydı, toprağın altında kalan hayvanların bağırtıları daha dün gibi kulaklarımızda değil mi? Ya daha yakın zamanda Güldere’den koca koca yumurta kamyonları sürüklenmedi mi, Kabasakal deresindeki taşkınlar nedeniyle tüm bölge su altında kalmadı mı? Evlerin birinci katları su altında kaldı, düğün salonumuz bile  ağzına kadar çamura battı.

Kaç kez can ve mal kayıpları yaşandı.

Ne çabuk unuttuk?

Hatta daha yakın zamanda, “sahile cami yapılmaz, dışarıdaki deli dalgalar gelip sadece duvarları yalamaz, kökünden söküp götürür demedik mi?”

Çarşının merkezini kaç kez sel bastı. Bu kez meydana gelen önce yaşananlardan daha mı fazla sanıyorsunuz?

Hayır!

Dün unutmamalı!

Burası Karadeniz; burası sel ve fırtınalara açık bir coğrafi bölge.

Çok felaketler yaşandı ve yine her zaman yaşanmaya da açık!

Bu gerçeği kabullenmekten başka seçenek mi var elimizde?

**

Prof. Dr. Mümtaz Soysal’ın yine bir sel felaketi sonrasında; dere yatakları yerleşime kapatılmalı, yerleşenlere de zorunlu sigorta getirilmeli açıklamasını manşete çıkardığımızdan bu yana üzerinden çeyrek asır geçti.

Hey gidi yıllar.

Peki bunca felaketin ardından biz ne yaptık?

Ders/dersler alındı mı?

**

En basit bir örnek; sahildeki Piramit Cafe. İkinci kez sel ve fırtına ile karşı karşıya kalıp  ağır hasar aldı.. Öncekinden ders alınmış olsa idi bir daha aynı yere ve aynı şekilde yenisi yapılır mıydı?

Şimdi yeniden mi yapacağız?

Olası yeni bir felaket karşısında asrın felaketi hikayesi mi okuyacağız?

İşte Pençes deresinin üstünü kapatma hikayesi.

Doğu Karadeniz’de çok yaşandı başımıza geldi bu durum. Eski yüksek köprülerin yerine yenilerini dümdüz olarak yapınca, derelere bent olmadı mı? Yine yeniden yıkılmadı mı yeni yapılan köprüler.  

Doğa diyor ki, yapma yıkar geçerim.

Dinlemiyoruz.

Biz  doğadan çok biliyoruz ya.

Pardon doğaya kafa atacak kadar ukalayız!

**

İnanın Ereğli çok ucuz kurtuldu!

Asıl asrın felaketi, Pençes deresinin akışını engelleyebilecek taş ve molozlar sel sularıyla gelip de tıkanma yaratsaydı  o zaman görürdük felaketin büyüklüğünü. Ya tıkansaydı? Çarşı merkezindeki dükkanların birinci katları su altında kalabilirdi. Eski hükümet konağının bulunduğu alanda bir tane araç kalmaz, İnönü parkı bile büyük zarar görürdü.

Yine de şansımız varmış ki, ucuz kurtulduk ucuz!

Bugün Pençes, yarın diğer dereler taşıp can ve mal kayıplarına yol açabilir.

Ereğli’de bile birkaç kez mendirekleri bile yıkabilen Karadeniz, “siz misiniz ders almayan!” diyerek her an yeniden köpürebilir.

Her şey olabilir!

Ve bugünden tezi yok, artık “ben yaptım oldu!” yerine, aklın emrettiklerine göre kamu kaynaklarını doğru biçimde kullanıp, bölgemizin sel ve fırtına tehdidinde olduğunu ve felaketlerin her zaman yaşayabileceği gerçeğini göz ardı etmeden hareket etmeliyiz.

Yani bir türlü almadığımız dersi/dersleri artık almalıyız.

Gün o gün de!

.