Unutmadınız değil mi, Pendik’te içinde hamile kadının bulunduğu otomobili tekmeleyen baklavacı kardeşleri.
O nasıl öfke öyle?
Kontrolden çıkmış öküz gibi otomobilin kaputunun üzerine çıkıp tepinen o baklavacıların görüntüleri daha gözlerimizin önünde iken bu kez Sakarya’da çıktı magandalar.
Hey Allahım.
Garson çocuk onca iş yoğunluğu arasında o masadan bu masaya koştururken bebek sandalyesine takılmaz mı?
Nasıl ise sandalye de ters dönmez mi?
Vay!
Vay sen misin o sandalyeye çarpan!
Saldır!
Hem de nasıl saldırı!
Ufacık garsonun lokantanın içinde öldürecekler.
Tutuyorlar “yapma!” diye ama…
Üzerindeki montu çıkarıyor ve yine saldırıyor.
O kadar gözü dönmüş!
Öldürse hıncını alamayacak garsondan.
*
Öfke dalga dalga yayılıyor toplumda.
Gergin olmayan kalmadı nerede ise.
Olmayanlar sessiz zaten.
Erkekliğin onda dokuzunun kaçmak olduğunun bilinci içinde, boka basmak istemiyorlar.
Aman uzak dursun/dursunlar da.
*
Şiddete meyil sınır tanımıyor.
Fiziki ve sözlü her an başınız belaya girebilir.
Kendinizi çok gereksiz ama büyük bir olayın merkezinde bulabilirsiniz.
Neden?
Dert ne?
Dert mert yok, hasta ruhlu insanların saatli bomba gibi toplum içinde dolanmasının uzantısıdır bu manzaralar.
Ne olmuş yani garson çocuk bebek arabasına masaların arasında koştururken çarptı ise!
A olur mu?
Sen nasıl çarparsın.
Nasıl “benim çocuğuma veya yakınıma dokunursun” hastalığı kontrol edilmiyor ki.
Hastanelerde bile kendisine sağlık hizmeti vereni döven/dövmeyi düşünen birinden hoşgörü beklenebilir mi?
Valla aklıma şu takılıyor.
İnsanlar sabah evden haplanıp da mı çıkıyorlar.
Bu kadar saldırganlığın normal bir açıklaması olmaz ki!
Çek otu, iç hapı saldır insanlara.
Nereye gidiyoruz?