Atarken de, yetmiş, seksen, doksan, yüz dedik hep birlikte.
En önde tabi ki medya.
Basın özgürlüğünün ne anlama geldiği iyice anlaşılmıştır artık 3,5 attırılan saatlerde.
Ve şimdi?
14 attıracaklar (mış)
Yani ayın 14’nde büyük bir olay yaşanacak (mış)
Kim mi yaşatacak (mış) bu olayı?
Dolaylı da değil, olaylı bir şekilde Fetö 14’ne saklamış rövanşı.
Hayda!
Ne olabilir bu 14’lük diye düşünürken, yolları taştan olan Ankara’nın belediye başkanı işi çözmüş.
Diyor ki, “elektrik trafolarını patlatıp Türkiye’yi elektriksiz bırakacaklar.”
Bu işler cin işi.
Ne olur ne olmaz!
Led ışıldakları şarjlı tutmalı.
Biraz makarna-un stok etmeli mi?
Yok ya!
Bu işte başka iş var.
Olsa olsa kaset işi olabilir.
Dünyanın en geniş kaset arşivine sahip olduğu bilinen örgüt sanal dünyadan mı girecek yoksa gündeme.
Allah ne olabilir bu?
Düşün düşün tahmin de bulunamıyorum.
Yoksa…
Yoksa…
14’nde dünyaya veda mı edip gidecek beyin takımları.
Pes mi diyecekler?
Bak bu iyi haber.
İyi haber düşünmeli.
Ki, iyi olsun.
Ama..
Halkın üzerine mermi sıkanlardan da iyi haber gelmez ki.
Resmen savaş ilan ettiler.
Olmak ya da olmamak noktasında sürünerek…
TİTRETEN OLAY !
Kozlu da yaşandı olay.
5 bin lire fidye için kaçırılan 3,5 yaşındaki Sümeyye Kılıç’ın cesedi evinin yakınındaki konteynırda bulunmuştu.
3,5 yaşındaki çocuğu kim fidye için kaçırır?
Ki, aile de zengin değil.
Orta halli bir mahallede yaşanan bu olayla ilgili gözaltına alınan F.K’nın el yazısı gönderilen tehdit mektubundaki yazıyla örtüşünce, mahkeme kararını müebbet hapis olarak açıkladı.
Bir yanda 3,5 yaşında öldürülen çocuk, diğer yanda 5 bin lira için ı çocuğu öldüren 35 yaşında kadın!
Akıl almıyor!
Nasıl bir ruh?
Nasıl bir vicdan?
Sonra da….
insan hakları.
Bu tür olaylarda insan hakkı kavramının hiç bir anlamı olur mu?
Olabilir mi?
İnsan yazarken bile titriyor…