Geçtiğimiz hafta gündem o kadar yoğundu ki hatta aynen devam ediyor yoğunluk gündemi meşgul etmeye…

Bir taraftan kızımın doğum günü partisinin hazırlıkları bir taraftan ülke gündemi derken hiçbir şeyi kaçırmamaya özen gösterdim.

Keşke kaçırsa mıydım diye düşünmeden de edemiyorum. Dehşete kapılıyorum her geçen gün ülkemizde. Hükümet karşısına dikilenleri teker teker toplatıyor. Asker demeden paşa demeden gazetecisini, savcısını, hâkimini…

 

Yok yok!... Bunlar rüya olmalı. Bu gerçekleri bizler bağımsız yargının olması gereken çağdaş ülkeler seviyesine yükselmeye çalışan güzelim vatanımızda yaşıyor olamayız.

Deniz fenerini soruşturan savcılar görevden alındıkları yetmemiş gibi bir de haklarında soruşturma açıldı.Genel kurmay başkanı için terör örgütü yönettiği iddia edildi.Ordumuza “terör örgütü” demenin bir başka şekli miydi bu!!!

Atatürk ile ilgili bazı maddelerin anayasadan çıkarılması girişimleri devam ediyor. Milli bayramlarımız tek tek kaldırılıyor. Milli bayramlar Kurtuluş Savaşında kadın, çocuk, y aşlı, gebe demeden savaşan bu milletin o anları asla unutmaması gerektiğini vurgulayan ve milli duyguların kabardığı özel günler.

Sırada Gençliğe Hitabe var. Defalarca okuyorum Hitabede bunları rahatsız eden nedir diye 2 konuya takıldım. Sanırım “TÜRK GENÇLİĞİ” ve egemenliğin kayıtsız şartın millete ait olduğunun vurgulanması yâda yapılanların bir sözlük gibi adeta Hitabede anlatılıyor olması rahatsız ediyor.

Ve son olarak MİT ile ilgili girişimler. Fidan mahkeme yerine meclise gönderildi. Hükümet tarafından korumaya alındığı yetmiyormuş gibi özel mahkemeler kurulup kişisel amaçlar için kullanılıyor. Yargı kişiselleşmiş ve güçlü olandan yana olmaya başlayan ülkemizde tehlikeler gün geçtikçe artıyor. Güven ortamı yok oldu. Ve MİT soruşturmasındaki savcı da görevden alındı.

Korkuyorum,

Güvende değiliz,

Umutlar tükenmemeli ama tehlike çok büyük…

Anlıyorum ki suç işlemek önemli değil artık ülkemizde önemli olan suçu işleyenin yandaş olup olmadığı… Kitabına uyduruluyor bir şekilde.

Düşünsenize düzene karşısınız ve fiilen girişimlerde bulunmuyorsunuz fakat düşünce olarak böylesiniz. Bir gün kapınız çalınıyor her yer didik didik ve olmadık hatta hiç görmediğiniz kullanmadığınız bilmediğiniz deliller bulunuveriyor ve iddianame olarak önünüze geliyor. ŞOK… Yaşadığınız tek şey ŞOK… Ve yapılacak hiçbir şey yok çünkü o andan itibaren güçsüzsünüz.

İleri demokraside tek irada vardır oda milletin iradesidir. Ama bunların ileri demokrasi dediği diktatörlüğün ta kendisidir