Herkül Doğa ve Motor Sporları Kulübü öyle girdi ki yaşamıma. Böyle bir keyif ve mutluluk olmaz!
Yaşadığımız kenti bize tanıtıyor.
Ne komik değil mi?
Yaşadığımız kenti bize tanıtan bir kulüp.
Çünkü, çoğumuz bilmiyoruz.
Bir mevki adı geçtiğinde “Aaaa orası neresi?” diye soranımız yok mu?
Her hafta sonunu Herkül’ün organizasyonunun kapsamına giriyor ve dere tepe dolaşırken, haber takipçiliği sorumluluğunun yükünü sırtıma alınca, gitti bizim keyifli günlerimiz.
Herkül geçtiğimiz cumartesi ve Pazar günleri de yürüyüş organizasyonları yaptı.
Cumartesi Çiğdemli, Pazar günü de Doruk merkezli yürüyüşlere katılanların fotoğraflarını gördükçe içim cız cız etti durdu.
Gidemedim.
Tüm bana!
*
Pazar günümüzün programı CHP’nin kongresiydi.
Gittim ve gördüm ki, tek adaylı olmasına rağmen kongreye büyük ilgi vardı.
Gelenler gelmiş.
Bağlık Gazinosu’nun bahçesi bile dolu doluydu.
Kongre nedeniyle uzun süredir birbirlerine görmeyenler sarılıp özlem giderirken, salon da hareketliydi.
Yeni isimler vardı.
Yeni yüzler de gördüm.
Ve konuşmalara sıra gelince, dinlediklerim arasında yeni bir söz söyleyeni göremedim.
En çok kullanılan cümle “Bu partiyi Mustafa Kemal Atatürk kurdu” oldu.
1938 yılında fiziki olarak sonsuzluğa uğurladığımız Eşsiz Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adı sıkça söz edilirken, “yeni bir heyecan var mıydı?” diye sorarsanız, bulamadığımı ifade etmek isterim.
CHP’nin öyle salonları hop oturtup hop kaldırtan heyecanı büyük kalabalığa rağmen yaşanamıyor ise bunun sebebi ne olabilir?
Yaş ortalaması mı?
Yoksa, tek adaylı kongre oluşu mu?
Belediye ile örgüt arasındaki uçurumlaşma mı?
*
Ben de eski tüfek CHP’li dostlarla görüştüm kongrede. Köprülerin altından o kadar çok sular akmış ki, çok eskidiğimizi bir kez daha net görebildim.
Eskimişlik sendromu mu nedir bilmiyorum ama eski kongreler bir başka güzel miydi ne?
Şimdiki kongrelerin tadı tuzu yok.
GDO buralara kadar işledi mi yoksa.
*
Ya şu etkinlikleri düzenleyenler hafta içi yapsalar da bizim şu hafta sonlarını yemeseler.
Ne olur?
Bizim de tatil yapmaya hakkımız yok mu?
Herkül ile Çiğdemli ve Doruk tepelerinde yürüsek ve tüm stresten de arınmış bir şekilde “hayırlı pazartesiler” desek olmaz mıydı?