Kendinizi orta gelirli bir aile olarak iki çocuğunuz ile birlikte bir akşam sahilde dolaşmaya başladığınızda neler yaşarsınız?
İki çocuk bir eş ile birlikte kartınız ile birlikte çarşıya gidiş geliş olarak 13 lira ulaşım parası ödeyeceksiniz.
Sonra sahile vardığınızda asıl krizin başladığını ‘az sonra’ anonsunu unutmayarak anladığınızda ok yaydan çıkmıştır.
Sahil demek mısır kokusu demek.
Bardakta var, köz de var, su da var.
Tanesi ortalama 2 lira.
Oh oh!..
Gitti mi 8 lira daha.
‘As sonra’ başlıyor.
Sırada dondurma var.
Gel vatandaş gel…. Şu dondurma da ve mısır da ne kadar çok kâr var ki, adım atsan dondurmacı ve mısırcı.
Adana mısırı bunlar.
Maraş dondurması bunlar.
Ereğli nasıl olsa üretmez, tüketir…
4 kişinin ‘en ucuz’ dondurma parası olsa olsa 6 lira olur.
Devam.
Sahil keyfi yapıyoruz ya…
Yaşasın sahil…
Ama kime?
Oraya bir havuz kurmuşlar; suyunu da belki itfaiye beleşine doldurmuştur ya…
Soruyorum, “beş dakikası beş lira” diyor işletmecisi.
Şıkır şıkır beş dakikada beş lira.
Dakikaları yanyana koy, su oyuncakları ile çarp ve sonra topla.
Hadi gülüm yandan yandan.
Nasıl olsa öder Ereğlililer her yandan.
Sıra geldi çarpışan arabalara.
Jetonlu bu arabalar ve 3 dakikası 4 lira.
“Oha!” demeyin.
Vallahi de billahi de, su oyuncakları gibi. Su oyuncaklarında dakikası 1 lira, burada ise dakikası 1.25’a geliyor.
Gözlemecileri es geçemezsiniz sahili geziyorsanız bedelini ödeyeceksiniz.
Hadi siz neyse de çocuk bu gördüğünü ister.
“Oralara-buralara gidiyola kimseye haber vemeyala” türküsü geldi birdenbire aklıma Alaaddin Gelen’den.
Şişirme oyuncaklar da, elektrikli araçlar da sıra sıra dizilmişler sahile.
Gel çocuklar gel.
Müşteriler velinimettir.
Bozhane’de çay seçimden sonradan itibaren 1 lira oldu. Bunun adı seçim sürprizi!
Şöyle bir kafa da dinleyemezsiniz o mıntıkada. “At bi beşlik ağam” der gibi havalı para tuzaklarından yayılan gürültüden başınız davul gibi şişse de, kimin umurunda.
Yaşasın rant.
Sahile mi geldin geldin. Tamamdır öde bakalım ayak bastı paranı.
“Ereğli sahili halkı söğüşlemeye dönük kurulmuş sanki” diye düşünürken, o anne ve babaların “yok oğlum, yok kızım” derken yaşadıkları acı düşüyor yüreğime.
Oraya para buraya para.
Peki para nerede?
Var mı?
Bir anne ve babanın çocuğunun istediğini yapamaması kadar acı bir olay var mı?
Can paramparça.
Yutkunamayan gırtlak.
İsyanını söyleyemediği veya söylediğinde de duyuramadığı bir sistem ve o sistemi yönetenler.
Düşünüyorum.
Peki eskisinden ne değişti.
Sistem aynı.
Yine halk soyuluyor.
Adı ‘halk’ olan otobüslerde halkın dediği olmuyor ki. Hatta yasaların bile. Ne 65 yaş üstüne ne de engellilere verilen hakları uygulatabilen yok. Ereğli’de 250 gram ekmek 1 lira. Oysa Başka kentlerde halk ekmekler şakır şakır üretim yaparak gariban halkı koruyor.
Sahildeki tüm satıcılar Ereğli halkının kiracısı.
O alanlar bu kent halkının.
Kent halkı adına kullandıran da belediyemiz.
Belediyemiz halk adına bir yetkiyi kullandırırken halkını kazıklatmaz ki.
Nefes alsan para nasıl kazanılır mantığıyla bakılan sahilde, halk unutularak hizmet üretilmez.
Aslolan halktır.
Halkın malını kiralayan belediye de, bu fiyatları ‘serbest piyasa’ diyerek serbest bırakamaz/bırakmamalı.
Çünkü….
Bu kentte asgari ücretle yaşayanlar da var.
Onların da çocukları var.
O çocuklar da çocuk.
Onlar da eğlenmek, gezmek, yaşamak ister.
Bu nedenle, bu kentin insanlarını siyah/beyaz diye bölen bu fahiş fiyat uygulamasına müdahale edilmelidir.
Ereğli halkının kiracılarının ev sahibini soymasının önüne geçilmelidir.
Yani, o eski düzen yıkılmalıdır.
Ulaşımı, ekmeği, çayı-çorbası, eğlence mekanları, gözlemesi ucuz ve düzenli bir sahil ile işe başlanmalıdır değişime.
Evet yeni yerel yönetim “bu anlayış gitsin” diyenlerin sesini şu ziyaret palavrasına bir son vererek duyar mısınız?
Duyabilir misiniz?