Ben… ben… ben..!
Bensiz olmaz!
Ben var ya ben!
Ben!
Hay sen, sen!
**
Seçim kaybetmeye abone Sayın Kemal Bey, kendisiyle ilgili “dürüst” vurgularını da tersine çevirecek bir duruş sergileyerek “ben” diye diye yapıştığı koltuğundan “artık lütfen git!” diyenlere bile nanik yapıyor.
Yani, gitmiyor.
Ülkemizdeki genel hastalığa o da yakalanmış ki, milyonlarca vatandaşın umutlarını tükete tükete sıfır çekme gerçeğine de kabullenmiyor.
Yaşı 80 e doğru koşan bir liderin bunca yaşanmışlığa rağmen “ben” demesi ve hele hele “bulun geçmişi temiz birini” sözleriyle “benden temizi yok” ifadesi tabi ki can yaktı, yakıyor!
Kemal Bey, elbette Hint kumaşı falan değil.
Alternatifi o kadar çok ki.
Say say bitmez!
**
Eskiye rağbet olsaydı diye bir söz var.
Toplum yeni.
Yeni kuşakların beklentisini ve umudunu okumadan atılacak adım ya da adımlar yine başarı getirmez.
Dinlemek gerek.
Anlamak gerek.
Ve bu gerçekler çerçevesinde “gitmem” diye ayak direyen Kemal Bey’i mutlaka göndererek, toplumun önüne parti içindeki bölünmüşlükleri de ortadan kaldıracak yeni bir oluşumun fotoğrafını bulmak gerek.
Bu ülkede o kadar çok heyecan uyandıracak sosyal demokrat ya da demokratik solcu var ki.
Takılınmış bildik isimlere, ve hele Kemal Bey gibi eskilerden medet ummak, bu toplumun enerjisini görmemek demektir.
85 milyonda, yok mu 30-35 yaşında bir genç?
Hele hele bir kadın!
Ve örgütlerin tamamını kadın ve gençlerden oluşturmak.
Şimdi hemen “genç mi var?” diye soranlar olacak.
Yok ise bunun sebebi bugünkü genel merkez ve örgütler değil mi?
Partiler açılımdır.
Demokrasiyi güçlendirmeye dönük demokratik adımları atarak büyümek demektir.
Partiler halktır.
Çözüm noktasıdır.
Umuttur.
Gelecektir.
Eğer ki bir partide bildik ve eskimiş isimleri seçenek olarak görmek de, yenilenme gücünü kaybetmişlerin tükenmişliğidir.
Yeni vardır.
Olmalıdır!
**
Çok küçük bir hatırlatma yapabilir miyim?
Onca yıllık meslek yaşamımda bir milletvekili için salonları dolduran olayı bir kez yaşadım. O da Kdz. Ereğli’deydi. Emine Ülker Tarhan bir milletvekili olarak ilçeye geldiğinde, o koskocaman salonda bırakın oturacak yeri, ayakta yer bulmak bile zordu. Toplum, ışık görmüş ve umutlarının karşılığının heyecanını o salona gelerek göstermişti.
Kıssadan örnek.
Ah ah ah!
Yeni yüzler ile bu toplumu ayağa kaldırması gerekenler, halen daha değişim ve yenilenmeyi siyasi dinazorlarda arıyorsa eğer, ufukta umut bulutlarını görebilmek yine mümkün olmayacaktır.
Dip yapmanın yarattığı şans da kullanılamıyorsa , inanın bugünden yarına baktığımızda yine her yer karanlık.
Bu toplum “makber”e mahkum mu?