Kdz. Ereğli Belediyesi’nin Kuruluş tarihini belediye dahil herkes 1880 diye biliyor.
Öyle değilmiş.
Ya neymiş?
Daha önceki yıllarda kurulmuş Ereğli Belediyesi.
1860 lar falan.
1829 yılında ilk maden şehidi Uzun Mehmet tarafından bulunan taş kömürü 1848 yılında işletmeye başlanınca, kömür üretmeyi bilen uzmanlar ve işçiler yurt dışından getirilmiş.
Ve Bolu’ya bağlı Ereğli’deki hareketlenme Kaymakamlık kurulmasını gerekli kılıyor. Kaymakamlık ve belediye aynı anda kuruluyor.
Çünkü… Belediye kaymakamlığın bir dairesi gibi. Kamu görevlileri ile halktan seçilenlerle oluşan meclisi de var.
Tüm bu bilgiler Osmanlıca okuyan Durmaz Demiroğlu’na ait.
Sonuçta ortaya çıkan şu oluyor:
Kdz. Ereğli tarihi konusunda eksik veya yanlış bilgiler var.
Bir örnek daha:
Hani şu kömürü Uzun Mehmet’in bulmadığını ve 1932 yılında Zonguldak Halk Evi’nde efsane yaratıldığı yalanını pompalayanlar, 1920’de Ereğli’de neden Uzun Mehmet parkı bulunduğunu izah edemiyor.
Bildiğiniz gibi, cadde, sokak, park ve meydanlara isimler belediye meclisleri kararı ile veriliyor.
1920’de Ereğli’de Uzun Mehmet Parkı var ise –ki var- neden uzun bilmem ne veya kısa bilmem ne parkı yok?
Yani, Uzun Mehmet’in 1932 yılında Zonguldak’ta efsane olarak yaratıldığını iddia edenler tarihe açıkça yalan söylüyor.
Durmaz Demiroğlu uzun yıllar Kdz. Ereğli Sanat Kurumu’nun Başkanlığını da yapan bir Ereğli sevdalısı. Ereğli’de 18 Haziran Parkı’ndaki Alemdar Gemisi’nin yapılması ve müze haline getirilmesi konusunda ilk fikri ortaya atan ve sonrasında da yaşamını bu tarihe adayan bir sanatçı.
Sanat Kurumu’ndaki görevini gençlere devir etti Durmaz Demiroğlu. O’nun bayrağı teslim ettiği gençler de, kirasını ödemekte zorluk çektikleri dernek binasında “dostlar muhabbeti” düzenlediler ve Demiroğlu’na derneği bu günlere getirmesinden dolayı teşekkür ettiler.
“Babadır Durmaz Demiroğlu” dediler.
Ondan büyük saygı ve övgüyle söz ettiler.
Teşekkür ne kadar güzel bir söz.
Teşekkür etmek bin defa daha güzel.
Samimi bir biçimde bu duyguları paylaşmanın erdeminde biraraya gelen sanatçılar ve dostları muhabbet sofrasında yine sanatı konuştular.
Sanat ve Ereğli.
Ve yalnızlık.
Hem öyle bir yalnızlık ki…
Anlatılmaz.
Sadece yaşayanlar bilir/bilebilir.
Sanat ve Ereğli konusunda “ah”lar çekilip “keşkeler” konuşulurken; denildi ki, “ah bir sanatsever çıksa da, bir sanat merkezi yapsa ve tüm sanat dernekleri bu merkezden yararlansa.”
Böylelikle:
-Kira, elektrik, su, stopaj, temizlik derdi olmaz.
-Sanata gönül verenler hep bir arada olur.
-Doğal rekabet sanat gücünü daha çok tetikler.
-İşbirliği zeminleri daha çok bulunur.
-Merkez hiç boş kalmaz.
-Ortak aklın emrettiği işlere de birlikte imzalar atılır.
-Vesaire.
O vesairelerde neler yok ki.
Ama dedikodu falan hiç değil.
Yaşadığımız kentin gerçekleri.
Öz be öz durum: sanat ilgisizlikten can çekişiyor.
Sanat Kurumu Atılay Durmaz Demiroğlu’nun çocuğu gibi.
Doğumundan bu güne kadar büyüterek kucak kucak sanatla getirmiş. Ve günü geldiğinde de “gençler göreve” diyebilmiş.
O gençler, “Babadır Durmaz Demiroğlu” dediler.
Baba…
Ata.
Güçlü.
Sevecen.
Ve de sımsıcak.
Durmaz Demiroğlu’ndan ve O’nun gibi sanatçı ve sanatçı dostlarından öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki.
Bilene.
Bilebilecek olgunluğa erişenlere.