Ya işte böyle.

Gitti de gitti.

Cafer Ağa da gitti.

Hem de Cafer Ağa’yı polislerle yerle bir ettiler.

Boşalttılar içini.

Ve böylelikle ülkenin bütün dertleri sıkıntıları sona erdi.

Benzin ucuzladı.

Kirada kimse kalmadı.

Uzaya 41 kere maşallah çekerek 41 uydu da gönderdik.

Savaşlar bitti.

Garipler diye bir kavram lugattan çıkarıldı.

Her şey tıkır tıkır.

Şıkır da şıkır.

Cafer ağa tamam ya.

Gerisini boşver.

Döktür Muazzez döktür.

 

Antalya’da da öyle olmadı mı?

Polis.

Biber gazı.

Ve saldırı.

“Çık!”.

“Boşalt!”.

O kadar!..

Zorla yaptılar yapacaklarını.

Bu zorlamanın maşası olarak da güvenlik kuvvetlerini kullandılar.

Eeee memur.

Memur napsın.

Verilen emri ya yapacak ya yapacak.

İstersen yapma.

İşte kapı…

 

Antalya ile Cafer Ağa olayları ülkemizin nereden nereye sürüklendiğinin son fotoğraflarından biri sadece.

Fotolar şak şak çekiliyor.

Şak şak çekilip paylaşılıyor.

“Gör işte gör!” feryatları ile görmesi gerekenlerin gözüne sokuluyor.

Ama…

Bir ellerinde makas, diğerlerinde de balon olanlar ilmik atıyorlar şişirdikleri balonlarına.

Bir ilmik.

İki ilmik.

Üç ilmik.

 

Cafer Ağa Mahalle Evi’nin polis zoruyla boşaltılmasında çıktı yine kırmızılı kadın.

O kırmız elbisesi ile oynadı.

Sanatsal tepkisiyle protesto etti baskıyı.

Fotoğraf makinaları, kameralar yine çalıştı.

Çektiler kırmızı kadını.

Ve bir kez daha servis yaptılar o görüntüleri ki, görmesi gerekenler görsün diye.

Ancak…

Kör dolu ortalık.

Görmemeye direnerek, tehlikenin farkındalığını da saklıyorlar.

 

Cafer Ağa da gitti.

Gitti gider.

Gitti gider Türkiye.