Birinci Dünya Savaşı'nda sömürünün son halkalarından emperyalizme karşı  dünyada ilk kez  Ulusal Kurtuluş Savaşını kazanarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk,  mazlum ülkelere de örnek oldu.

Cumhuriyetle birlikte ülke vatandaşları bir tarafta fakirlikle mücadele ederken diğer taraftan da çağdaşlaşma bilinciyle cahillikle savaş veriyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye sanayileşme için ağır adımlar atmaya başladı. Karabük Demir Çelik Fabrikaları, Çatalağzı Termik Elektrik  Santralı bunlardan sadece bir kaçı. Türkiye Cumhuriyeti 90 yıla yaklaşan süreçte ekonomide ve sosyal gelişimde çağdaş yaşamda da önemli kazanımlar elde etti.

Ancak son yıllarda başta Cumhuriyet olmak üzere Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk ve  silah arkadaşı İsmet İnönü’ye  bu kadar alçakça ve küstahça saldırılar olmamıştı. Birinci Dünya Savaşı’nda ve Ulusal Kurtuluş Savaşında emperyalist devletlerin yanında yer alan Osmanlı yönetimi ile onların yandaşlarının torunları da bugün yine emperyalizme hizmet ediyor.

Emperyalizmin uşakları ve yandaşları son dönemlerde Atatürk’e saldırılarını iyice artırmaya başladı. Atatürk’ü, Alman faşisti Hitler’e , İtalyan Mussolini’ye benzetenler bile çıkıyor.  Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’e karşı yapılan saldırılar iğrenç boyutlara çıkıyor.  Atatürk’e hakaret edenler, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunu neredeyse  ‘ ‘Hain’’ likle suçlamaya çalışacak kadar alçaklaşıyor.  Hatta Atatürk’ü yargılamak için her türlü karalamayı bile göze alabilecek düzeye geliyorlar.

‘’Ergenekon Davaları’’nda Atatürk’ü savunmak bile adeta suç unsuru haline gelebilecek noktaya ulaşıyor.  Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) iktidar milletvekili kürsüye  çıkıyor, Atatürk’ün Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı yapmadığını, Çanakkale’deki şehitlerin ise ‘sembolik’ olduğunu söyleme cüretini gösterebiliyor.

Atatürk’e saldırma cesaretini gösteren emperyalizmin uşakları ve yandaşları acaba düşünüyorlar mı? Bugün Atatürk ve  Türkiye Cumhuriyeti olmasaydı, acaba emperyalizmin uşaklığını yapanların geçmişi ve geleceği  olacak mıydı?

Türkiye bugün, Birinci Dünya Savaşı’ndaki dönemin aynısını yaşıyor. Basının büyük bölümü ABD ve  emperyalizmin hizmetine girmiş durumda.  Ulu önder Atatürk’e sahip çıkan, ulusu savunan, Türkiye Cumhuriyeti’ni savunan herkese karşı saldırıya geçmiş durumdalar.

 

KASVET

Bir kasvet

bir kasvet

dışarıda zifiri karanlık

ve zemheri.

Umutlarım,

hayallerim donuyor

Kanım donuyor.

Ne bu kasvet.

Çınarın yaprakları sararıyor

düşüyor

denizin üstüne.

Denizde balık yok.

Ne bu kasvet.

Ne bu kasvet.

Dışarıda zifiri karanlık

gece zemheriden de soğuk.

Umutlarım, hayallerim

düşüyor ellerimden

Sararmış çınar yaprakları gibi

Donuyor birer birer.

Ülkemin üzerinde bir kasvet.

Donuyor umutlarım, hayallerim

ve hala uyuyor milletim.

Kanıyor yüreğim.

(16.10.2011-Kdz. Ereğli-FC)

 

 

GİDEMEZSİN YA

Hani bunalırsın ya

terörden,

ölümden

bıkarsın

''lanet olsun'' der

gitmek istersin de

hani yine de

gidemezsin.

 

Hani bunalırsın ya zamlardan

kimi ‘ayarlama’ der

kimi

‘güncelleme’.

Sövüp sayarsın

gitmek, kaçmak istersin de

hani gidemezsin ya

işte öyle.

 

Havası kirlenir

denizi, gölleri, nehirleri

kirlenir.

Girmek istersin de giremezsin

yüzmek istersin yüzemezsin

lanet okuyup kaçmak istersin de

kaçamazsın ya

işte o haldeyim.

 

Hani sebzesinde zehir çıkar da

Avrupa'dan dönenleri sana

satıp yedirirler,

haberin olmaz.

Hasbel kader

bir kaç

gazete yazar.

Sende sövüp sayarsın ya

kaçmak, gitmek istersin de

kaçamazsın,

gidemezsin ya

öyleyim işte.

 

Ey sevgilim,

çocuklarımın anası

dünya güzelim.

Bebeğim, anam.

yoldaşım,

canımın ta içi.

Her şeye dayanılıyor da

Neye dayanılmıyor

Biliyor musun.

Yokluğuna, kokuna...

 

Hani bu ülkede

zamlardan, ölüm haberlerinden,

çatışmalardan usanırsın

yaşamaktan bıkarsın,

denize girmek istersin,

denizini

parsellemişlerdir de

ayağını

dahi sokamazsın ya…

Seni üzen, vatandaşını üzen

her şeye, sövüp sayarsın ya,

umudunu kesersin

kaçmak,  gitmek istersin de

gidemezsin ya

Yokluğunda işte böyle bir şey.

(18.10.2011-Kdz. Ereğli-FC)