Ne zor şey gündemi takip etmek.
İzleyeceksin.
Gözleyeceksin.
Atlamayacaksın.
Ve de yorumlayacaksın.
Ama…
Her gün ölüm haberlerinin geldiği bir ortamda gündemi takip etmek, zor ötesi.
Çok zor!
İşte o günlerdeyiz.
O günler devam ediyor.
Katliam yaparak,
Can alarak,
Toplumsal barışı bozarak,
Var olan korkulara yenilerini ekleyerek.
O günler bugünler.
Bu günümüz…
Yeni yıl gecesi çıktı yine ortaya.
Bu kez “Noel kutlanmaz” baskıları oluşturanların da çanak tutmasıyla.
Kimin neyi ne şekilde kutlayacağına kimsenin müdahale etmeye ve söz söylemeye hakkı olmadığı gerçeğine saygı duymama alışkanlığındakilerin, bölücülüğün farklı bir dayatmasıyla gerdikleri ortamda, katliam yapıldı.
İnsanlar öldü.
İnsanlar.
Allahın yarattığı insanlar.
O insanların dili, dini, ırkı, mezhebi kimi ne ilgilendirir ki.
İnsan onlar.
İnsan.
Peki ya öldürenler?
Öldürtenler?
Bu ölümlerden mutlu olanlar.
Bilinç altındaki sevinçlerini açığa vuranlar.
Onlar insan mı?
İnsan olabilirler mi?
İnsan olmanın erdemlerinde öldürmek var mıdır?
Bırakın öldürme eylemini, öldürmeyi düşünmek olabilir mi?
Bir insan diğer bir insanı öldürüyor?
Ne için?
Ve niye?
Elbette bu alçaklığın altında yatan dünyada sevgi yoktur.
Olamaz da!
Ah olabilse.
Bir olabilse…
**
Eski yılın son günü Ruhi Cöbekoğlu’nun ölüm haberini alarak girdik.
Cöbekoğlu, uzun yıllar belediye başkanlığı yaptığı Kdz. Ereğli’de kamu kaynaklarını en verimli ve doğru şekilde kullanan bir kimlik olarak tarihe bıraktı adını.
Bilirler ki Ereğlililer; O’nun döneminde yapılan mütevazi çilek festivallerinin parasını da cepten öderdi. Festival adına işadamlarından baskıyla para toplamaz ve ilçenin ekonomik gücünü biryerlere peşkeş çekmezdi.
O farklıydı.
Farkı mütevazi yaşamı ve Ereğli sevgisiydi.
Geriye güzel bir arşiv bıraktı ki içinde olmayan yok.
Sanırım bu arşivi Buğra Kaçmaz koruyacak ve değerli bilgileri de paylaşacak.
O gitti adı kaldı.
Adı da tertemiz.
Pırıl pırıl…
**
15 yıl önce yılın son günün öncesinde Nazif Gözalan’ı yitirmiştik.
O büyük ustayı unutmadım.
Sınıf arkadaşım Nazmiye’nin kocası Nazif Gözalan ile birlikte omuz omuza siyasi mücadelelerde vermiştik.
Yalı Caddesi’nden O’nun tabelacı dükkanının önünden her geçişimde içim sızlar.
Dosttu, dost.
Benim de iyi bir dostumdu.
O’nun anısı önünde 15 yıl sonra yine saygı ile eğiliyorum.