29 Kasım 2018’de “Yeni Yargı Reformu Stratejisi” vizyonu için "Güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi" denilmişti, 2021’de İnsan Hakları Eylem Planı’nda “daha demokratik bir Türkiye” deniyor…
2018 yılından beri Avrupa Birliği ile Türkiye arasında Yargı ve Temel Haklar (23 Fasıl) ile Adalet, Özgürlük ve Güvenlik (24 Fasıl) “Açılmayan Fasıllar” arasında durduğu yerde duruyor.
Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013 dönemlerini kapsıyordu (R.G. 01.07.2006-26125). Adalet Hizmetleri Özel İhtisas Komisyonu Raporu ile 9. Kalkınma Planı, yargının yedi yıllık kalkınma stratejisini belirlemişti. Kalkınma Planının “7.5.5. Adalet Sisteminin İyileştirilmesi” başlıklı bölümünde; “Yargılamanın işleyişinde ve temel unsurlarında hizmet kalitesini artırıcı çabalar sürdürülecek; hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti gerekleri çerçevesinde, yargılama sürecinin hızlı, adil, güvenli ve isabetli şekilde işlemesini sağlayacak hukuksal ve kurumsal düzenlemeler yapılacaktır.” yazılıdır.
2009 yılında Adalet Bakanlığı 51 sayfalık “Yargı Reformu Stratejisi” kitabı yayımladı. 17 Nisan 2015’te Başbakan’ın “yargı reformu” olarak tanıttığı reform; bazen satır satır aynı olmak üzere, çok benzeyen anlatımlarla bu kitapta yazılı olanlardı.
Tekrarın tekrarını yaşamaktan bıkmayan bir ülke olarak adalette, yargıda, hukukta ve hak ihlaline zemin hazırlayan her şeyde bir şeyleri yeniden reformmuş gibi sunmak veya eylem planı olarak adlandırıp allayıp pullayıp piyasaya sürmek yeni bir politika herhalde…
Birbirine benzeyen ve süreklilik kazanan tekrarlardan birisi de 2015-2019 yıllarını kapsayan İkinci Stratejik Plan ile 10. Kalkınma Planı arasındaki ilişkidir. Plan’da ifade edilen hedefler arasında; evrensel hukuk normlarının korunması, iyi işleyen etkili bir adalet sisteminin oluşturulması, savunma hakkı ve adli yardımın güçlendirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin evrensel ölçütler ve uygulamalar ışığında geliştirilmesi sayılıyor.
Stratejik Plana göre; AİHM’nin hak ihlali tespit ettiği konuların ortadan kaldırılması ve hukuk düzeninin AİHM içtihatlarına uygun hale getirilmesi maksadıyla hazırlanan “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı” Adalet Bakanlığının 8.2.2014 tarihli ve 16338 sayılı yazısı üzerine, Bakanlar Kurulu’nca 24.2.2014 tarihinde kararlaştırılmıştır (R.G. 1.3.2014-28928)
7 yıl öncesinin Eylem Planının 14 ana amacı var 46 hedef belirlenmiştir, 2019 yılını da kapsıyor.
2021 yılında açıklanan iki yıllık İnsan Hakları Eylem Planında 9 amaç, 50 hedef, 11 ilke var…
Raporlar, raporlar, planlar, planlar, yeniden, yeniden raporlar, planlar yapıldı.
Her yeni Rapor eski raporu tekrarladı, her eylem planı aynı eylemleri sıraladı….
Tekrarların tekrarını yaşayarak ömür tüketen insanlar için sıra geldi insan haklarına…Aynı hikayeleri dinlemekten bıkmayan bir ülkede “reform” adı altında eskimiş ne varsa yeniden reformmuş gibi sunuluyor. Adı “özgür birey, güçlü toplum; daha demokratik bir Türkiye”.
Tekrarların tekrarından ibaret bir hayatı insana reva görenlerin “daha demokratik” ülkesi neyse!
Para ve insan hakları ile arasında nasıl bir ilişki var ki; ülkede durum eski tas eski hamam olmasına karşılık acaba eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağardı sözü de mi eskidi?
Karar sayısı 3346 olan “Milletlerarası Antlaşma” “2016 Yılı Türkiye İçin Yıllık Aksiyon Programına Ait Finansman Anlaşmasına ilişkin olarak Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Komisyonu arasında mektup teatisi yoluyla imzalanan ekli Değişiklik Protokolünün onaylanmasına, 244 sayılı Kanunun 5 inci maddesi ile 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2’nci ve 3’üncü maddeleri gereğince karar verilmiştir.30 Aralık 2020. Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı” imzasıyla 31 Aralık 2020 tarihli 31351 sayılı Resmî gazetede yayımlandı.
Türkiye ile Komisyon arasında “mektup teatilerinin” olumlu sonuç vermesiyle Avrupa Komisyonu Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakereleri Anlaşmaya dönüştü.
COVİD-19’a karşı mücadelede “ulusal kapasitenin güçlendirilmesi” amacıyla 2016 yılı Finansman Anlaşması içinde mütalaa edilmek üzere 12 Kasım 2020 tarihinde Avrupa Komisyonuna Türkiye’nin başvurusu kabul edildi ve onaylandı. Dolayısıyla Dünya Sağlık Örgütü ile “Katkı Sözleşmesi” akdedilmek suretiyle ilerlenmesi taraflar arasında kabul edildi. Antlaşmanın onay kanunu Resmî Gazetede yayımlandı ve Sözleşme 30 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe girdi.
İsterseniz hibe diyebilirsiniz, bu finans anlaşmasına göre; yararlanıcı ülke Türkiye’ye Avrupa Komisyonu 4.400.000,00 avro veriyor…
Türkiye’ye önceden sağlanmış olan IPA yardımının toplamı 5,3 milyar avrodur.
Türkiye’nin AB’ye katılım hazırlıkları bağlamında AB’nin Türk yargısında yapılan reformlara verdiği uzun vadeli destek, 2001 yılından beri devam ediyor…
2016 yılı Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) adı altında Türkiye İçin Eylem Planında AB katkısı niçin yapılıyor? Yargı, hukukun üstünlüğü ve temel haklar bu finans anlaşması içinde yer alıyor.
IPA nedir?
Avrupa Birliği, Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (Instrument for Pre-accession Assistance- IPA)’dır. Böylece (IPA) aracılığıyla Avrupa Birliği fonlarıyla Türkiye’nin politik ve ekonomik reformlarına mali ve teknik destek sağlanmaktadır. Amaç; bu yolla Türkiye mevzuatının AB mevzuat ve standartlarıyla uyumlaştırılmasıdır. Bir başka deyişle Türkiye’yi, AB üyeliğiyle birlikte karşılaşacağı hak ve yükümlülüklere hazırlamaktır. Böylece ülke vatandaşlarına AB vatandaşlarıyla eşdeğer standartlara kavuşmasını sağlamaktır. Avrupa Birliğine katılım öncesi güçlenmeniz için sağlanan fonlardır, karşılıksız paradır, hibedir.
Avrupa Birliği, IPA 2014- 2020 kapsamında Türkiye’ye “politik reformlara destek” amacıyla 4.453,9 milyon avro tahsis etmiştir.
Neler destelenecektir ve niçin desteklenecektir? Bu paralar nereye harcanacaktır?
COVİD – 19 için harcanacak miktarlar bu hibe programına eklenmiştir.
Öncelikle desteklenecek sektörler demokrasi ve yönetişim; hukukun üstünlüğü ve temel haklar, çevre ve iklim faaliyetleri; ulaşım, enerji; rekabet edebilirlik ve inovasyon, eğitim, istihdam ve sosyal politikalar; tarım ve kırsal kalkınma ile bölgesel ve ülkesel işbirliğidir.
Mali Yardımın kilit alanları 2014-2020 yılları arasındaki dönem bakımından üç sektörü hedef almıştır. Demokrasi ve yönetişim; hukukun üstünlüğü ve temel haklar, tarım ve kırsal kalkınma.
Finans anlaşmasında “15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminin ardından” olup bitenler değerlendirilmiştir. Antlaşmanın satırbaşlarını okuyalım:
“Türkiye'nin AB üyeliğine adaylık statüsü devam etmekte olup AB, mevcut durumla başa çıkmada Türkiye'ye destek vermeye hazır konumdadır. Özellikle bu zorlu zamanlarda, hukukun üstünlüğü ve temel hak ve özgürlüklere saygının hâkim olması gerekmektedir. Bu bağlamda, program hem uygunluk hem de mutabık olunan bazı faaliyetlerin uygulanması üzerindeki etkisi açısından yeniden değerlendirilmiştir.”
“Demokrasi ve yönetişim” akademik çalışmalara ilişkin burslar olarak verilecektir.
Hukukun üstünlüğü ve temel haklar ise “genişleme stratejisinin temelini” oluşturmaktadır.
Nasıl mı?
“İlgili reform ihtiyaçları, özellikle başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi sonrasında Türkiye için hazırlanan Strateji Belgesi kapsamında önemli bir öncelik olarak yansıtılmıştır. Önceki yıllarda bağımsızlık ve tarafsızlık gibi hususlara ilişkin desteklerin programlanmasının ardından, bu program kapsamındaki Yargı eylemi vasıtasıyla, yargı sisteminin etkinliği ve yönetiminin güçlendirilmesi ve ceza infaz sisteminin reformunun sürdürülmesine yönelik destek verilmesi amaçlanmaktadır. Temel haklar açısından, bu yılki eylem, temel haklara saygının arttırılması ve hassas grupların korunması için kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, Roman vatandaşların entegrasyonu ve salgınlara cevaba odaklı faaliyetler içermektedir.”
Antlaşmaya göre örneğin yargı alanında hedef; yargının verimliliğini artırmak ve yönetimini güçlendirmektir. İnsan hakları konusunda bilinç oluşturma, hâkim ve savcılar ve uzmanların toplumsal cinsiyet, ayrımcılık, aile içi şiddet ve çocuk refahı gibi temel konularda daha fazla farkındalık ve yetkinlik sahibi olmasını sağlamaktır…
Hedefler arasında “Aile Mahkemelerinin Etkinliğinin Arttırılması” yer alıyor ve böylece “Aile Üyelerinin Haklarının Daha İyi Korunması” amaçlanıyor.
Avrupa Konseyi, adalet alanında standart belirlemek hususunda Avrupa referans noktası olarak, Türkiye'nin bağlı olduğu çeşitli Sözleşmeleri sayıyor. Aralarında İstanbul Sözleşmesi: Kadınlara Yönelik Şiddet ile Mücadele, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi, Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Çocukların Muhafaza Altına Alınmasına İlişkin Kararların İnfazı ve Tanınmasına ve Çocukların Muhafaza Altına Alınmasının Telafisine dair Avrupa Sözleşmesi, Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Sözleşme gibi sözleşmeler var…
Örneğin temel haklar bakımından hedef ise; AİHM ile uyumlu olarak Türkiye’de hem toplumsal cinsiyet eşitliği hem de Roman hakları alanlarında, ayrım yapmaksızın tüm bireylerin temel hak ve özgürlüklerine saygı duyulmasının daha da güçlendirilmesine katkıda bulunmaktır.
2019 yılında Yargı Reformu Stratejisiyle bağlı olarak devamının İnsan Hakları Eylem Planı olduğu anlaşılıyor. Bu eylem planı “değişim ve reform iradesinin” devamı olarak takdim edildi. Sunuşa göre “İnsan Hakları Eylem Planı, geçmişin muhasebesi ile geleceğin murakabesinin ürünü bir belgedir.”
Geçmişin muhasebesine bakılınca Türkiye’nin AB tarafından fonlandığı milyarlarca liralık avrolar ve Türk yargısında yapılan reformlar için 2001 yılından beri verilen karşılıksız yardımlar karşılığı “pahalı” bir hukukun üstünlüğü, temel haklar sistemimiz ve yargımız var….
İnsan hakları Eylem Planı “geleceğin murakabesi” olarak kabul edildiğine göre; bu eylem planında yazılı geçmişteki yargı, adalet ve insan hakları ihlallerine neden olan eksiklikler kötü bir hakikattir; hukukun üstünlüğü adına insan için düzeni değiştirmek gereklidir ve reform yapmalıdır.
İnsan Hakları Eylem Planı hukukun üstünlüğü, temel haklar ve demokrasi bakımından Yürütmenin kendisiyle yüzleşmesidir. Sonuç olarak Türkiye’ye çok pahalıya patlayan bu eylem planı yapılamayanları, eksiklikleri, uygulamaların keyfiliğinden kaynaklanan hak ihlallerini tespit eden ve adaletsizliklerin önlenmesi üzerine kurulu “hakikatlerle yüzleşme” belgesidir. Geleceğin murakabesi demek; şeffaf yönetim ve özellikle hesap verebilirliktir…
Adalet, yargı ve temel insan hakları; yap boz veya boz yap tahtası mı?
Adaletsizliklerin, keyfiliğin, terkedilmiş hukukun üstünlüğünün, varmış gibi gösterilen özgürlükler ve verilmeyen hakların hüküm sürdüğü bir hukuki düzen kimin eseridir?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarını bağlayıcı saymayan, İstanbul Sözleşmesini tartışmaya açan, kendilerine göre hak yaratan, nefret dilinde ısrar eden, tutuklulukla ilgili kişi özgürlüğü ve güvenliği teminatını tanımayan, yargının tarafsız olmadığını bile bile Anayasaya “tarafsız” kelimesini eklemek suretiyle yargı bağımsız ve tarafsızmış gibi göstermeye çalışan, Hakimler ve Savcılar Kurulunun bağımlılığını tercih eden, kendi kendine yargı, kendi kendine yargı reformu yapmayı adet haline getiren ve adına “ileri yeni demokrasi” demek suretiyle kendilerini çok akıllı, alemi sersem zannedenler…
Diyorlar ki; “daha demokratik bir Türkiye” için “insan hakları eylem planı” yapılmıştır ve Yargı Reformu Strateji Belgesinin devamıdır…
Kendi kurdukları düzene uygun adalet ve yargı sisteminde tekrarların tekrarlarına dönüşen hak ihlallerinin ve kendi reformlarının eser sahibi olabilmek kolay olsa bile; çok parayla bile insan hakları eylem planı ile daha demokratik bir Türkiye hedefi mümkün gözükmüyor ve güven vermiyor.