Kanıyor… İnsan hakları dünyanın sürekli kanayan vicdan yarasıdır.
Yarın, 10 Aralık insan hakları günü olarak kutlanacak…Üzerinden 76 yıl geçen İnsan Hakları Evrensel Bildirisinden sonra olanlar ve geriye kalanlar insanlık dramına dönüştü.
Savaşlarda ölenlerin külleri henüz topraklar üzerinde soğumadan, savaş yas tutmaya bile zaman bırakmadan sürdürülüyor. Savaş, baskı, zulüm ve kan halkın kaderi değildir, olmamalıdır.
Yüzyılların belgesi olan otuz maddelik İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (Universal Declaration of Human Rights) Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından Haziran 1948'de hazırlandı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10 Aralık 1948’de Paris’te yapılan 183. oturumunda kabul edildi.
"Bütün insanlık için bir "Magna Carta” olarak bilinir. 10 Aralık tarihi Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Günümüzde ise artık 10 Aralık zor hatırlanan bir tarih oldu ve yaşananlar yüzünden unutuluyor…Bütün ulusalüstü sözleşmelerin kaynağı ama kurutuluyor.
Önsözünde yazıyor; yüksek amaçlarla hürriyetin, adaletin ve dünya barışının temeli olması için Evrensel Bildirisi insanlığa armağandı. Bu bildiri; “İnsan haklarının tanınmaması ve hor görülmesinin insanlık vicdanını isyana sevk eden vahşiliklere sebep olmuş bulunmasına, dehşetten ve yoksulluktan kurtulmuş insanların, içinde söz ve inanma hürriyetlerine sahip olacakları bir dünyanın kurulması en yüksek amaç” olarak ilan edilmiştir.
Evrensel Bildiri; insanlık ailesinin bütün üyelerinde bulunan onurun ve onların eşit ve vazgeçilmez haklarının tanınmasının, dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli kabul eder.
Evrensel Bildiri; “İnsan haklarının tanınmaması ve hor görülmesinin insanlık vicdanını isyana yönelten barbarca eylemlere yol açmış olmasına” rağmen “korkudan ve yoksulluktan kurtulmuş insanların söz ve inanç özgürlüklerine sahip olacakları bir dünyanın kurulmasının insanoğlunun en yüksek amacı” olduğuna inanmış insanların umududur.
Bu nedenle Bildirinin “Başlangıç” kısmı vazgeçilmezdir.
İnsanlar için “başkaldırı hakkı” İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin temel niteliklerindendir.
Savaşlardan, zulümden, faşizmden ve özellikle kadınlar ile çocuklara uygulanan hak ihlallerinden ziyadesiyle etkilenen ve acılar çekmiş olan insanlık için “ayaklanmayı” meşru ve “son çare” olarak başvurulabilir bir yol olarak ortaya koymuştur. Otoritelerini ayakta tutmak için zulüm ve baskıyı kullananlara karşı ayaklanmamak insan hakları korunmalıdır.
“İnsanın zulüm ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmak zorunda kalmaması için insan haklarının hukuk düzeni ile korunmasının temel bir gereklilik olmasına” dayanan İnsan Hakları Evrensel Bildirisi; bu temel üzerinde inşa edilmiş olan insan hakları hukukuyla korunur. İnsan haklarına dayalı hukuk; insan haklarının vicdanıdır.
Birleşmiş Milletler insanların temel haklarına, insan kişiliğinin onur ve değerine, erkeklerle kadınların hak eşitliğine olan inançlarına bağlı toplumsal gelişmeyi destekler. Birleşmiş Milletler üyesi olan devletler, daha geniş bir özgürlük içinde daha iyi yaşama koşulları oluşturmaya karar verdiler. Üye devletler, Birleşmiş Milletler kuruluşu ile iş birliği halinde insan haklarına ve temel özgürlüklerine bütün dünyada gerçekten saygı gösterilmesinin sağlanmasını üstlenmişlerdir.
Üye devletler, insan hak ve özgürlüklerinin evrensel ölçüde ve etkin olarak tanınıp uygulanmasını sağlamaya çaba göstermek amacıyla; tüm halklar ve uluslar için erişilecek ortak ülküleri gösteren İnsan Hakları Evrensel Bildirisini kabul ve ilan etmişlerdir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin “hiçbir hükmü, herhangi bir devlet, topluluk ya da kişiye, Bildiride açıklanan hak ve özgürlükleri yok etmeye yönelik bir davranışa girişme ya da eylemde bulunma hakkını verir anlamında yorumlanamaz.”
İnsan haklarının vicdanı Evrensel Bildiri, ulusal üstü insan hakları sözleşmelerin temelidir.
Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 16 Aralık 1966 tarihli kararıyla kabul edilmiştir. Türkiye Sözleşmeyi 15 Ağustos 2000 tarihinde imzalamıştır. Onay işlemlerinin tamamlanmasından sonra Türkiye bakımından 23 Aralık 2003 tarihinden itibaren hüküm doğurmaya başlamıştır.
Bu Sözleşmenin “Giriş” bölümünde taraf Devletler; Birleşmiş Milletler Şartı'nda ilan edilmiş olan ilkelere uygun olarak, insanlık ailesinin tüm mensuplarının doğuştan sahip oldukları onurun ve eşit ve devredilmez haklarının tanınmasının, dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu göz önünde bulundurarak; “İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin” temel olduğunu belirtmişlerdir.
“İkiz Sözleşmeler” olarak adlandırılan 1966 yılında kabul edilmiş Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesinin temeli de İnsan Hakları Evrensel bildirisidir.
İkiz Sözleşmelere taraf Devletler, özgürlük, adalet ve barışı temel alırlar. Devletler, İnsan Hakları Evrensel Bildirisine göre, korkudan ve yoksulluktan kurtulma özgürlüğünü kullanabilen özgür insan idealinin, kişisel ve siyasal haklarla birlikte ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını da kullanılabildiği şartların yaratılması halinde gerçekleştirilebileceğini kabul etmişlerdir.
Bu Sözleşmelerin yol haritası olan ve devletler için yol gösteren kutup yıldızı, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'dir.
Hukuk ne işe yarar? Savaş propagandasını ve düşmanlığı savunmayı yasaklamaya yarar.
Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesine göre; her türlü savaş propagandası hukuk tarafından yasaklanır. İkincisi ise; ayrımcılığa, kin ve nefrete veya şiddete tahrik eden herhangi bir ulusal, ırksal veya dinsel düşmanlığın savunulması hukuk tarafından yasaklanır.
II. Dünya Savaşından sonra silahsızlanmayı umut eden, yoksulluktan ve korkudan kurtulmaya çalışan halkların savaşların hüküm sürdüğü topraklar üzerinde yaşadıkları acılar, kan ve gözyaşları İnsan Hakları Evrensel Bildirisini imkansızlaştırıyor.
Korkudan kurtulabilmek için mücadele gerekir. Ama artık “korkudan kurtulmak” mümkün olmayan bir amaç haline dönüştürüldü ve umudunu yitirmiş ulusların acı kaderi oldu. Savaş her an insanların kapıları önünde duruyor. Kapılar sonuna kadar açık! Mezarsız ölülerin sayılamadığı kadar çoğaldığı topraklar üzerindeki yaşam insanlığın harabelerine dönüştü. Çocuklar yıkılmış, yakılmış evlerin, okulların, hastanelerin yıkıntıları arasında aç, yoksul, susuz ve ayakları çıplak oynuyorlar….
Yoksulluktan kurtulma özgürlüğü ise çok gerilerde kaldı. Artık sadece ekonomik olarak değil yaşamın kendisi yoksulluğa terk edilmiş insanların kaderi oldu.
10 Aralık 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve insan hakları günü kutlu olsun!
Evrensel Bildiriden geride kalanlar; savaşlarda ölenler, sürekli savaş tehditleri, bir türlü gelmeyen barışın kül olarak serpildiği topraklar, öldürülenler, korkular, yoksulluklar insanlığın kaderi değildir.
İnsan hakları kanayan bir vicdan yarası…
İnsan haklarını sürekli kanayan bir vicdan yarası olmaktan sadece insanlar kurtarabilir.
Yetmiş altı yıllık insan hakları serüveni bitmedi, sürüyor…
İnsanlık, barışa hasret!