MADDE
216 İÇİN ÜÇ YIL SONRA NE DİYECEKSİNİZ?
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 16
Aralık 1966 tarihinde 2200 A (XXI) sayılı Karar ile 19 Aralık 1966 tarihinde
New Yorkta imzaya açılan Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi 23
Mart 1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Türkiye bu Sözleşmeyi imzaya açıldığı 1966 yılından
34 yıl ve yürürlüğe girdiği 1976 yılından 24 yıl sonra 15.08.2000 tarihinde
imzalamıştır. 04.06.2003 tarih ve 4868
sayılı Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
bulunduğuna Dair Kanun çıkarılmıştır.
Taraf Devletler Sözleşmenin imzalanmasından ve
onayından sonraki birinci yılın sonunda önce Başlangıç Raporu sunacaklardır. Türkiye bu Raporu verdi mi veya
ne zaman verdi sayılsın denildi tartışmasına girmeden başka bir görevimizi
hatırlatalım. Üye devletlerin Sözleşmeye
uyum ve insan haklarının korunması hakkında Rapor sunma ve Periyodik
Raporlar sunma görevleri vardır. Sözleşme organlarından olan İnsan Hakları
Komitesi bu Raporlar hakkında değerlendirme yapar ve nihai tespitlerini /
yorumlarını ilgili taraf Devlete iletir. Yani, bir nevi tavsiyede bulunur ve Komite
devletlerin kendileri tarafından sunulan raporlar usulüyle denetim işlevini
etkinleştirmiş olur.
2006da BM Genel Kurulunun 60/251 nolu kararıyla kurulan
İnsan Hakları Konseyi, üye her ülkenin insan haklarının korunması,
geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için göstermiş olduğu performansı inceler.
Böylece dünyanın her köşesinde Evrensel
Periyodik İnceleme adıyla yeni bir izleme mekanizması oluşturulmuştur.
Türkiye'yle ilgili ilk inceleme, Evrensel Periyodik
İnceleme Çalışma Grubunun 3-14 Mayıs 2010 tarihleri arasında 8. oturumda gerçekleştirilmiştir.
Türk heyeti diğer devletlerin sorularını yanıtlamış ve sunduğu Raporla da
kendisinin denetimi gerçekleştirilmiştir. (Geniş
Bilgi için bakınız Prof.Dr. Semih Gemalmaz Ulusalüstü İnsan Hakları Hukukunun
Genel Teorisine Giriş. Legal Yayınları)
2012 yılında BM İnsan Hakları Komitesinin Türkiye
hakkında kabul edilen Sonuç Gözlemlerinin (Bakınız İHOP web sayfası) bazı satırbaşları hala sorunumuz olarak
gündemimizdir ve sorun olmaya devam edeceği anlaşılmaktadır.
Komite 2010 Anayasa Reformunu, 2002 yılında ölüm
cezasının kaldırılmasını ve 2004 yılında ölüm cezasının her koşulda
kaldırılmasını, çalışma alanındaki kadın erkek eşitsizliğinin ortadan
kaldırılmasına yönelik yeni iyileştirmeleri öngören yeni İş Kanunu
çalışmalarını memnuniyetle karşılamıştır.
Komite; 2004, 2006, 2009 ve 2011 yıllarında Çocuk
Hakları Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolü ile Birleşmiş Milletler Medeni ve
Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmeye Ek İhtiyari Protokol I ve IInin,
Engelli Kişilerin Haklarına Dair Uluslararası Sözleşme ve aynı yıl imzalanan Ek
Protokolünün ve Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele ya da
Cezalandırmaya Karşı Sözleşmeye Ek İhtiyari Protokolünün Türkiye tarafından onaylanmış
olmasını olumlu görmüştür.
Buna karşın Türkiyeden; tüm bireylerin Sözleşmede yazılı
olan haklardan tam anlamıyla yararlanmalarının sağlaması, bu Sözleşmenin iç hukukta uygulanabilir hale gelmesi ve yargıda,
mahkemelerde kullanılması için gereken tüm yasal ve idari düzenlemelerin
yapılması beklenmektedir.
Komite, Haziran 2012 tarihinde Meclis
tarafından kabul edilen insan hakları ulusal kurumunun kurulmasına ilişkin
kanunu eleştirmektedir. Kurumun üyelerinin Başbakanlık tarafından atanmasını Paris
İlkelerine (48/134 sayılı Genel Kurul Kararı) aykırı görmektedir.
Haziran
2012 kabul tarihli 6332 sayılı Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanununun Paris
İlkeleri ile tam manasıyla uyumlu olması gerektiği için İnsan Hakları
Kurumunun bağımsızlığının yürütme erki tarafından tehlikeye atılabileceğine
dikkat çekilerek, Kurumun organik ve mali bağımsızlığını güvence altına alacak
şekilde 6332 sayılı Kanunda değişiklik yapılması önerilmektedir.
Peki ya ifade özgürlüğünüz
ne âlemde?.
Komite, 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunundaki bazı hükümlerin Sözleşme ile bağdaşmadığı görüşündedir TMKda
yer alan terör eylemi tanımı muğlâktır. Bu Kanun adil yargılanma hakkı
üzerinde geniş kapsamlı kısıtlamalar yaratmıştır. Çok sayıda insan hakları
savunucusunun ve gazetecinin fikir ve düşüncelerini özellikle de Kürt sorununa
dair şiddet içermeyen tartışmalar bağlamında özgürce ifade etmelerinden dolayı
TMK kapsamında yargılanması Sözleşmeye aykırıdır. Bu nedenle Türkiyenin
terörle mücadele mevzuatı ve uygulamalarının Sözleşmeyle tam anlamıyla uyumlu
olmasını sağlamakla görevlidir.
Komiteye göre Türkiye yani
Taraf Devlet, 1991 tarihli Terörle Mücadele Yasasındaki terörist eylem
tanımındaki muğlâklığı ele alarak, bu tanımın yalnızca tartışma götürmeyecek
terör suçlarına uygulanmasını sağlamalıdır.
Komite, insan hakları savunucuları ile
medya mensuplarının görevlerini icra etmelerinden ötürü, özellikle de Ceza Yasasının hakareti suç kılan 125. maddesi ile (kamu düzeninin
korunmasına ilişkin) 214, 215, 216 ve
220. maddelerinin veya Madde 226 (müstehcen
materyallerin yayımlanması yahut gösterilmesi), Madde 285 (soruşturmanın gizliliği), Madde 228 (yargı), Madde 314
(silahlı örgüt üyeliği) ve Madde 318in (ordunun
eleştirilmesinin yasaklanması) aşırı bir
biçimde uygulanması ve dolayısıyla meşru
bir kamu yararı içeren meselelere dair eleştirel pozisyonların ifade edilmesini
ve eleştirel medyayı yıldırıcı ve Taraf Devlette ifade özgürlüğünü olumsuz
anlamda etkileyen bir biçimde halen mahkûm ediliyor olmalarını kaygı ile
karşılamaktadır.
Sayın Fazıl Say hakkındaki mahkumiyet kararı ile
düzeltilmesi istenilen Komite Raporunda yazılı TCK 216 ıncı maddenin tarihi
geçmişi eski TCKnin 312 inci maddesidir.
Başa döndük ve eski TCK 312 ile yeni TCK 216 madde
uygulamasını yeniden tartışıyoruz. İfade özgürlüğünde bir arpa boyu yol
almıştık ve ileri demokrasi için bu yeterliydi zaten.
Komite Taraf Devletten, yani Türkiyeden 31 Ekim 2016 tarihine kadar yeni Rapor
bekliyor. Bu dönemsel beş yıllık döneme ait Raporda [Komitenin] yapmış olduğu
tüm tavsiyelere ve Sözleşmenin tamamına ilişkin sarih ve güncel bilgiler sunmak
zorundayız.
Birleşmiş
Milletler nezdinde ve üye 193 ülke karşısına bu Raporla çıkacak olan Türkiye; üç
yıl sonrası için yazacağı periyodik
raporda, acaba Türk Ceza Kanunun 216 maddesinde aykırılıktan dolayı Fazıl
Say hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararı için ne yazacak, yazılacak olan
neyi ise, kimler yazacak acaba?